至高无上 yüce
Explanation
指最高,无与伦比。形容地位或权力极高。
En yüksek, eşsiz olduğunu ifade eder. Çok yüksek bir statü veya gücü tanımlar.
Origin Story
很久以前,在一个遥远的山谷里,住着一个名叫阿哲的年轻人。阿哲从小就展现出非凡的才能,他勤奋好学,博览群书,对各种知识都充满了好奇心。他尤其擅长天文,常常在夜空中观测星辰,研究宇宙的奥秘。随着时间的推移,阿哲的知识积累越来越丰富,他的智慧也越来越深厚。他写了一本关于天文的书,书中记载了他多年的研究成果,以及他对宇宙的独到见解。这本书一经问世,就引起了巨大的轰动,人们对阿哲的天赋和才华赞叹不已。阿哲的名声也因此传遍了整个山谷,甚至远播到邻近的城镇。大家都认为阿哲是天文学领域中的权威,他的地位至高无上,无人能及。阿哲并没有被名利所迷惑,他仍然保持着谦逊的态度,继续潜心研究,探索宇宙的无穷奥秘。他的精神和品格也因此受到了人们的敬仰和尊重。
Çok eski zamanlarda, uzak bir vadide Azhe adında genç bir adam yaşıyordu. Azhe, küçük yaşlardan itibaren olağanüstü bir yetenek sergiledi. Çalışkan, öğrenmeye hevesliydi ve her türlü bilgiye karşı büyük bir merak duyuyordu. Özellikle astronomide yetenekliydi, gece gökyüzünde yıldızları sık sık gözlemliyor ve evrenin gizemlerini araştırıyordu. Zamanla Azhe'nin bilgisi arttı ve bilgeliği derinleşti. Yıllar süren araştırmalarının sonuçlarını ve evrene dair kendine özgü görüşlerini içeren bir astronomi kitabı yazdı. Yayınlandığında bu kitap büyük bir sansasyon yarattı; insanlar Azhe'nin yeteneğine ve kabiliyetine hayran kaldılar. Azhe'nin şöhreti tüm vadiye ve hatta komşu kasabalara yayıldı. Herkes Azhe'yi astronomi alanında bir otorite olarak görüyor, statüsü yüce ve rakipsizdi. Azhe, şöhret ve servetten etkilenmedi. Mütevazı kaldı ve evrenin sonsuz gizemlerini araştırarak araştırmaya kendini adamaya devam etti. Bu nedenle, ruhu ve karakteri insanlar tarafından hayranlıkla karşılandı ve saygı gördü.
Usage
用于形容地位、权力、成就等方面达到最高的境界。
Statü, güç, başarı vb. açılardan en yüksek seviyeyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他的贡献是至高无上的。
tā de gòngxiàn shì zhìgāo wúshàng de
Onun katkısı yüce.
-
在科学领域,爱因斯坦的地位至高无上。
zài kēxué lǐngyù, ài'ānsītǎin de dìwèi zhìgāo wúshàng
Bilim alanında Einstein'ın statüsü yüce