悬而未决 çözümsüz
Explanation
事情搁置着,没有决定或解决。
Uzun süredir çözümsüz kalan bir durumu tanımlar.
Origin Story
小镇上流传着一个古老的传说,关于一座神秘的古井。据说,任何掉进古井中的愿望,都会悬而未决,直到有人解开古井的秘密。许多勇敢的村民曾试图探索古井,但都无功而返。几百年来,古井的秘密一直悬而未决,成了小镇上一个挥之不去的谜团。直到一位年轻的考古学家来到小镇,他发现了古井附近一个古老的石碑,上面刻着一些奇怪的符号。经过多年的研究,他最终破译了这些符号,揭开了古井的秘密:原来,古井的底部连接着一个地下湖泊,人们的愿望会随着水流进入湖泊,而只有当湖泊的水位下降到一定程度时,愿望才会实现。这个秘密的解开,不仅解开了小镇上流传已久的谜团,也让人们明白了:有些事情的解决,需要时间和耐心,不能急于求成。
Küçük bir kasabada gizemli eski bir kuyu hakkında eski bir efsane dolaşmıştır. Kuyunun içine atılan her dileğin, kuyunun sırrını çözen biri çıkana kadar çözümsüz kalacağı söylenirdi. Birçok cesur köylü kuyuyu keşfetmeye çalıştı, ancak hepsi eli boş döndü. Yüzyıllar boyunca kuyunun sırrı çözümsüz kaldı ve kasabanın sürekli bir gizemi oldu. Ta ki genç bir arkeolog kasabaya gelene ve kuyunun yakınında garip sembollerle işlenmiş eski bir kitabe bulana kadar. Yıllarca süren araştırmaların ardından bu sembolleri sonunda çözümledi ve kuyunun sırrını ortaya çıkardı: kuyunun dibi yeraltı bir göle bağlıymış; insanların dilekleri suyla birlikte göle akacak ve ancak gölün su seviyesi belirli bir seviyeye düştüğünde dilekler gerçekleşecektir. Bu sırrın ortaya çıkarılması sadece kasabadaki uzun süredir devam eden gizemi çözmekle kalmadı, aynı zamanda insanlara bazı şeylerin çözülmesinin zaman ve sabır gerektirdiğini de öğretti; çok sabırsız olmamalıdır.
Usage
用于形容事情长期未解决的状态。
Uzun süredir çözümsüz kalan bir durumu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
这个问题一直悬而未决,令人担忧。
zhège wèntí yīzhí xuán'érwèijué, lìng rén dānyōu。
Bu sorun çözümsüz kalarak endişe yaratıyor.
-
这场诉讼悬而未决,已经拖延了数年。
zhè chǎng sùsòng xuán'érwèijué, yǐjīng tuōyán le shǔnián。
Bu dava yıllardır çözümsüz bir şekilde devam ediyor.
-
由于证据不足,案件悬而未决。
yóuyú zhèngjù bùzú, ànjiàn xuán'érwèijué。
Yetersiz kanıt nedeniyle dava çözümsüz kalıyor.