嚎啕大哭 ağlamak
Explanation
形容放声大哭,哭得很厉害。
Yüksek sesle ve yoğun bir ağlamayı tanımlar
Origin Story
从前,在一个小山村里,住着一位善良的老奶奶。她膝下只有一个孙子,视如珍宝。一天,孙子不小心摔断了腿,送到了镇上的医院。老奶奶焦急万分,在医院门口来回踱步,心里既担心又害怕。几个小时后,医生走了出来,脸色凝重,缓缓地说: "孩子伤势严重,需要马上进行手术。"老奶奶一听,顿时感觉天塌了一般,她再也忍不住了,放声大哭,嚎啕大哭,那哭声撕心裂肺,令人闻之心酸。她哭喊着孙子的名字,哭诉着自己的担忧和无奈。路过的行人都被她的哭声所感染,纷纷驻足安慰她。医生们也都被老奶奶真挚的情感所感动,更加尽心尽力地为孩子治疗。经过几个小时的手术,孩子终于脱离了危险,老奶奶悬着的心也终于放了下来。虽然她还是不停地抹着眼泪,但眼角却露出了欣慰的笑容。这件事在村子里传为佳话,大家都称赞老奶奶是一位伟大的母亲。
Çok eski zamanlarda, küçük bir dağ köyünde yaşayan iyi kalpli bir büyükanne vardı. Çok sevdiği tek bir torunu vardı. Bir gün torunu yanlışlıkla bacağı kırılmış ve kasaba hastanesine götürülmüştü. Büyükanne çok endişeliydi, hastanenin girişinde ileri geri yürüyordu, kalbi endişe ve korkuyla doluydu. Birkaç saat sonra doktor ciddi bir yüzle çıktı. Yavaşça, "Çocuğun yaraları ciddi ve acil ameliyat gerekiyor." dedi. Bunu duyan büyükanne, gökyüzünün üstüne çökmüş gibi hissetti. Kendini tutamadı ve ağlamaya başladı, feryatları yürek burkan ve dokunaklıydı. Torununun adını ağlayarak haykırdı, endişelerini ve çaresizliğini anlattı. Geçen insanlar onun ağlamasından etkilendiler ve onu teselli etmek için durdular. Doktorlar da büyükannenin samimi duygularından etkilendiler ve çocuğu iyileştirmek için daha çok çaba gösterdiler. Birkaç saatlik ameliyatın ardından çocuk nihayet tehlikeden kurtuldu ve büyükannenin kalbi sonunda rahatladı. Hala gözyaşlarını silmeye devam etse de yüzünde rahatlamış bir gülümseme belirdi. Bu hikaye köyde bir efsane haline geldi ve herkes büyükanneyi harika bir anne olarak övdü.
Usage
作谓语;形容大声哭泣。
Yüklem olarak kullanılır; yüksek sesle ağlamayı tanımlar
Examples
-
听到这个噩耗,她嚎啕大哭起来。
tīng dào zhège è hào, tā háo táo dà kū qǐ lái.
Bu kötü haberi duyunca, ağlamaya başladı.
-
孩子因为找不到玩具,嚎啕大哭了一场。
hái zi yīn wèi zhǎo bù dào wán jù, háo táo dà kū le yī chǎng.
Çocuk oyuncağını bulamadığı için ağlamaya başladı