苍白无力 soluk ve güçsüz
Explanation
形容言语、论证等无力,缺乏说服力。
Zayıf ve ikna edici olmayan bir konuşmayı veya argümanı tanımlar.
Origin Story
小明参加演讲比赛,他精心准备了演讲稿,然而,上台后,他却紧张得语无伦次,声音颤抖,他的论点苍白无力,难以令人信服。评委们纷纷摇头,小明的演讲最终以失败告终。他事后反思,认为自己缺乏充分的准备和自信,导致演讲苍白无力,缺乏感染力。这次失败让他明白了,只有扎实的准备和充分的练习,才能在关键时刻展现出强大的实力。
Ali bir konuşma yarışmasına katıldı. Konuşmasını özenle hazırladı; ancak sahneye çıktığında o kadar gerginleşti ki konuşması tutarsız hale geldi ve sesi titredi. Argümanları zayıf ve ikna edici değildi. Jüri üyeleri başlarını salladı ve Ali'nin konuşması başarısızlıkla sonuçlandı. Daha sonra, performansını değerlendirdi ve yetersiz hazırlık ve özgüven eksikliğinin, çekiciliği olmayan zayıf ve ikna edici olmayan bir konuşmaya yol açtığını fark etti. Bu başarısızlık, ona sadece sağlam bir hazırlık ve yeterli pratiğin, kritik bir anda etkileyici bir güç göstermesini sağlayabileceğini öğretti.
Usage
用于形容言语、论证、计划等无力,缺乏说服力。
Zayıf ve ikna edici olmayan konuşmaları, argümanları, planları vb. tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他的辩解苍白无力,根本站不住脚。
tā de biànjiě cāng bái wú lì, gēn běn zhàn bu zhù jiǎo
Onun savunması zayıf ve ikna edici değildi.
-
面对强敌,他们的抵抗显得苍白无力。
miàn duì qiáng dí, tā men de dǐkàng xiǎn de cāng bái wú lì
Güçlü bir düşman karşısında, direnişleri zayıf ve faydasız görünüyordu