隐隐约约 belirsiz bir şekilde
Explanation
形容看得或听得模糊不清,不很明显。
Belirsiz veya bulanık bir şekilde görülen veya duyulan bir şeyi tanımlar.
Origin Story
薄雾笼罩着山谷,古老的村庄若隐若现。一位年轻的画家背着画板,沿着蜿蜒的小路前行,寻找创作的灵感。他隐隐约约看到山谷深处,有一座被藤蔓缠绕的古老建筑,屋顶上长满了青苔,斑驳的墙壁诉说着岁月的痕迹。好奇心驱使着他走近,雾气越来越浓,眼前的景象也越来越模糊,他只能隐隐约约地辨认出建筑的轮廓,古老的石雕,以及一些残破的窗棂。他仿佛置身于一个神秘的世界,周围的一切都笼罩在迷蒙之中,一切都显得那么神秘和梦幻,他感觉自己好像走进了画卷里。他拿出画笔,在画板上勾勒出他隐隐约约看到的景象,他相信,这幅画将会充满神秘感与魅力。
Hafif bir sis vadinin üstünü kaplamıştı ve eski köy belirsiz bir şekilde görünüyordu. Genç bir ressam şövalesini taşıyarak ve ilham ararken kıvrımlı bir patikayı takip ediyordu. Vadinin derinliklerinde, asma bitkileriyle kaplı, çatısı yosunlarla kaplı ve yıpranmış duvarları zamanı anlatan eski bir bina belirsiz bir şekilde gördü. Merakı onu yaklaşmaya sevk etti. Sis daha da yoğunlaştı ve manzara giderek daha bulanıklaştı. Sadece binanın ana hatlarını, eski taş oymaları ve birkaç kırık pencere çerçevesini belirsiz bir şekilde ayırt edebiliyordu. Kendini gizemli bir dünyada hissetti, her şey puslu bir örtüyle kaplıydı. Her şey o kadar gizemli ve hayali görünüyordu ki; bir tabloya girmiş gibi hissetti. Fırçasını aldı ve şövalesinin üzerine belirsiz bir şekilde gördüğü şeyleri çizdi. Bu tablonun gizemli ve büyüleyici olacağına inanıyordu.
Usage
作定语、状语;用于描写景物、声音等模糊不清的状态。
Sıfat veya zarf olarak kullanılır; manzara, ses vb.nin belirsiz durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
远处的山峰隐隐约约的,看不清楚。
yuǎn chù de shānfēng yǐnyǐnyuēyuē de, kàn bu qīngchu.
Uzaktaki dağlar belirsiz görünüyor.
-
我隐隐约约听到有人在唱歌。
wǒ yǐnyǐnyuēyuē tīng dào yǒurén zài chànggē
Birinin şarkı söylediğini belirsiz bir şekilde duydum.