不可终日 günü geçirememek
Explanation
形容心里非常害怕、焦虑不安,一天也过不下去。
Aşırı korku ve kaygı duygusunu, tek bir günü bile kaldıramayacak kadar yoğun bir şekilde tanımlar.
Origin Story
战国时期,一个名叫李白的书生,怀揣着满腔抱负,千里迢迢来到都城长安,想要寻求仕途发展。然而,长安的繁华背后隐藏着深深的尔虞我诈,李白初来乍到,人地生疏,举目无亲,处处碰壁。他寄宿的客栈环境简陋,生活贫困,更让他担忧的是,他投递的求职信石沉大海,毫无音讯。每一天,李白都提心吊胆,生怕因自己的才华不被赏识而无法立足,夜里辗转难眠,白天也心神不宁,他感到自己如同漂浮不定的小舟,随时都有可能被无情的波涛吞噬。这种难以言喻的焦虑和恐惧,让他一日都过不下去,他开始怀疑自己是否做出了错误的选择,长安这个梦想中的都城,现在却像一个巨大的牢笼,将他困在其中,让他不可终日。
Savaşan Devletler Dönemi'nde, hırs dolu bir bilgin olan Li Bai, hükümet hizmetinde kariyer yapmayı umarak, başkent Chang'an'a uzun bir yolculuğa çıktı. Ancak Chang'an'ın refahının ardında derin ihanetler ve entrikalar gizliydi. Şehirde yeni olan Li Bai, yalnız ve yabancıydı ve her yerde engellerle karşılaştı. Konaklama yeri mütevazıydı, hayatı yoksuldu ve onu daha da endişelendiren şey, iş başvurularının cevapsız kalmasıydı. Li Bai her gün, yeteneğinin tanınmaması ve bir yer bulamama korkusuyla yaşıyordu. Geceleri uyuyamaz, gündüzleri huzursuz olurdu. Kendisini fırtınalı bir denizdeki küçük bir tekne gibi hissediyordu, her an dalgalar tarafından yutulabilirdi. Bu tarifsiz endişe ve korku, tek bir günü bile kaldırmasını imkansız hale getirdi. Doğru seçimi yapıp yapmadığından şüphe etmeye başladı. Hayallerinin şehri Chang'an, şimdi onu hapseden ve hayatını dayanılmaz kılan devasa bir kafes gibiydi.
Usage
主要用来形容人内心极度不安、恐惧的状态,一天也过不下去。
Genellikle aşırı iç huzursuzluk ve korku halini, tek bir günü bile kaldıramama durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他自从妻子去世后,就一直不可终日,茶饭不思。
tā zìcóng qīzi qùshì hòu, jiù yīzhí bùkě zhōng rì, cháfàn bù sī
Karısı öldüğünden beri sürekli huzursuz, ne yiyebiliyor ne de uyuyabiliyor.
-
听到这个坏消息,他心里七上八下,简直不可终日。
tīng dào zhège huài xiāoxi, tā xīnli qī shàng bā xià, jiǎnzhí bùkě zhōng rì
Bu kötü haberi duyunca çok endişeli ve huzursuz oldu.
-
面临巨大的经济压力,他日夜难眠,不可终日
miànlín júdà de jīngjì yālì, tā rìyè nánmián, bùkě zhōng rì
Büyük ekonomik baskıyla karşı karşıya kaldığında, gece gündüz huzursuzdu