望而生畏 uzaktan korkmak
Explanation
看见了就害怕。形容事物使人感到恐惧,不敢接近。
Sadece bakarak korkmak. İnsanları korkutan ve onların yaklaşmasını engelleyen şeyleri tanımlamak için kullanılır.
Origin Story
传说中,昆仑山脉深处有一座神秘的山峰,名为“畏惧峰”。峰顶常年被云雾笼罩,山腰怪石嶙峋,古树参天,更有传说中凶猛的野兽出没其中。许多探险家慕名而来,但都被其险峻的地势和神秘的氛围所震慑,最终只能望而生畏,放弃攀登。一位年轻的登山家,他拥有着过人的勇气和毅力,他决心挑战畏惧峰。他仔细研究了地形图,制定了详细的攀登计划,并准备了充足的物资。在攀登过程中,他克服了无数的困难,抵挡了狂风暴雨的袭击,战胜了内心的恐惧,最终成功登顶,俯瞰着壮丽的山河。他的成功,不仅征服了畏惧峰,更征服了自己内心的恐惧,成为了人们心中勇敢的象征。
Efsane, Kunlun Dağları'nın derinliklerinde "Korku Zirvesi" adı verilen gizemli bir zirvenin olduğunu söyler. Zirve sürekli sisle kaplıdır, yamaçları engebeli ve tehlikelidir, eski ağaçlar göğe yükselir ve korkunç hayvanların orada dolaştığı söylenir. Birçok kaşif oraya gitmiş, ancak zorlu arazi ve ürkütücü atmosfere hayran kalmış ve sonunda korkuya yenik düşerek tırmanıştan vazgeçmiştir. Olağanüstü cesaret ve kararlılığa sahip genç bir dağcı, Korku Zirvesi'ni fethetmeye karar verdi. Topografik haritaları dikkatlice inceledi, ayrıntılı bir tırmanma planı hazırladı ve bol miktarda malzeme topladı. Tırmanışı sırasında sayısız engeli aştı, şiddetli fırtınalarla boğuştu ve iç korkularını yendi, sonunda zirveye ulaştı ve aşağıdaki muhteşem manzarayı seyretti. Başarısı, Korku Zirvesi'ni fethetmekten çok, kendi korkusunu yenmesinde yatıyordu ve onu insanların kalbinde cesaretin simgesi yaptı.
Usage
形容事物使人感到恐惧,不敢接近。
İnsanları o kadar korkutan ki yaklaşmaya cesaret edemedikleri bir şeyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
那座大山,高耸入云,令人望而生畏。
nà zuò dàshān,gāosǒng rù yún, lìng rén wàng ér shēng wèi.
Bulutlara kadar yükselen o dağ, hayranlık uyandırıcıydı.
-
面对如此强大的对手,他们望而生畏,不敢轻易挑战。
miàn duì rúcǐ qiáng dà de duìshǒu, tāmen wàng ér shēng wèi, bù gǎn yīqīng tiǎozhàn.
Böyle güçlü bir rakiple karşı karşıya kaldıklarında, korktular ve kolayca meydan okumaya cesaret edemediler.