若隐若现 hafifçe görünür
Explanation
形容隐隐约约,看不清楚的样子。
Belirsiz bir şekilde görünen ve ayırt edilmesi zor olan bir şeyi tanımlar.
Origin Story
薄雾笼罩着山谷,古老的寺庙若隐若现,仿佛隐藏在仙境之中。一位年轻的书生,为了寻找传说中的仙草,踏上了这条充满神秘色彩的山路。他穿过茂密的竹林,拨开低垂的枝叶,寺庙时而清晰,时而模糊,像一位羞涩的少女,时隐时现。他继续前行,穿过一片开满野花的草地,终于来到寺庙门前。推开沉重的大门,一股清新的空气扑面而来,古老的木鱼声,悠扬而神秘,仿佛在诉说着古老的故事。他终于找到了传说中的仙草,但是,仙草的药力却如同它的外形一般若隐若现,需要长久的耐心和细致的观察才能发挥它的功效。他带着仙草离开了寺庙,心中充满了对未来的希望,如同山谷里的薄雾,时而浓厚,时而稀薄,但他知道,只要坚持不懈,他就能看到属于自己的清晰未来。
Hafif bir sis vadiyi kaplıyordu ve eski bir tapınak, sanki bir peri ülkesinde gizlenmiş gibi, belirerek kayboluyordu. Efsanevi bir bitki arayan genç bir bilgin, bu gizemli dağ yoluna koyuldu. Yoğun bir bambu ormanından geçti, aşağı doğru sarkan dalları iterek, tapınak bazen net, bazen bulanık, utangaç bir kız gibi, belirerek kayboluyordu. İlerledi, yabani çiçeklerle dolu bir çayırı geçerek, sonunda tapınak kapısına ulaştı. Ağır kapıyı iterek açtığında, yüzüne taze bir esinti çarptı ve eski ahşap balıkların sesi melodik ve gizemliydi, sanki eski bir hikaye anlatıyordu. Sonunda efsanevi bitkiyi buldu, ancak tıbbi etkisi, görünümü gibi belirsizdi ve etkisini göstermek için uzun bir sabır ve dikkatli gözlem gerektiriyordu. Bitkiyle tapınaktan ayrıldı, kalbi geleceğe dair umut doluydu, tıpkı vadinin sisine benziyordu, bazen yoğun, bazen ince, ancak biliyordu ki, ısrarcı olduğu sürece kendi net geleceğini görecekti.
Usage
用于形容事物隐隐约约,看不清楚。
Belirsiz ve belirgin olmayan bir şeyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
远处的山峰若隐若现,若有若无。
yuǎn chù de shānfēng ruò yǐn ruò xiàn, ruò yǒu ruò wú
Uzaktaki dağ tepeleri belirsiz bir şekilde görünüyordu.
-
他的身影在人群中若隐若现,难以辨认。
tā de shēnyǐng zài rénqún zhōng ruò yǐn ruò xiàn, nán yǐ biànrèn
Şekli kalabalıkta belirsizdi, tanınması zordu