融为一体 Bütünleşmek
Explanation
指几种事物关系密切,配合自然,如同一个整体。
Birkaç şeyin yakın bir ilişkisi, doğal olarak işbirliği yapması, tek bir varlık gibi olmasını ifade eder.
Origin Story
很久以前,在一个偏僻的小山村里,住着一位老木匠和他的孙子。老木匠技艺精湛,雕刻的木偶栩栩如生,孙子则从小耳濡目染,对木工活也产生了浓厚的兴趣。有一天,老木匠决定为村里的庙会做一个大型的木偶戏台。他一边设计图纸,一边悉心教导孙子各种木工技法。孙子虽然年纪小,但学习认真刻苦,很快就能熟练地掌握了各种工具的使用方法,并能够独立完成一些简单的木工任务。在制作戏台的过程中,老木匠和孙子配合默契,他们的思想和行动完全融为一体,如同一个人在工作一样。老木匠负责设计和复杂的雕刻工作,孙子则负责一些基础性的木工任务,例如打磨、上漆等。他们互相帮助,互相鼓励,共同克服了制作过程中遇到的各种困难。经过几个月的辛勤劳作,他们终于完成了这个大型的木偶戏台。戏台的雕刻精美绝伦,结构稳固,色彩鲜艳,深受村民们的喜爱。在庙会上,这个木偶戏台成为了最吸引人的亮点,村民们纷纷前来观看精彩的木偶戏演出。老木匠和孙子站在戏台前,看着观众们脸上洋溢的笑容,心里充满了幸福感。他们明白,正是他们之间的默契配合,他们的思想和行动融为一体,才成就了这个美丽的木偶戏台,也为他们的村庄增添了浓墨重彩的一笔。
Çok zaman önce, ıssız bir dağ köyünde yaşlı bir marangoz ve torunu yaşıyordu. Marangoz usta bir zanaatkardı, oyduğu kuklalar hayata geçmişti ve torunu onu izleyerek marangozluğa derin bir ilgi duymuştu. Bir gün marangoz köy panayırı için büyük bir kukla sahnesi yapmaya karar verdi. Planları çizdi ve torununa çeşitli marangozluk tekniklerini özenle öğretti. Genç olmasına rağmen torun çalışkan bir öğrenciydi, çeşitli aletleri çabucak kullanmayı öğrendi ve basit marangozluk işlerini bağımsız olarak tamamlayabiliyordu. Sahne inşası sırasında marangoz ve torunu sorunsuz bir şekilde birlikte çalıştılar, düşünceleri ve eylemleri sanki tek bir kişi çalışıyormuş gibi tamamen entegre olmuştu. Marangoz tasarımı ve karmaşık oymaları üstlenirken, torunu zımparalama ve boyama gibi daha temel marangozluk işlerini üstlendi. Birbirlerine yardım ettiler, birbirlerini cesaretlendirdiler ve süreçte karşılaştıkları çeşitli zorlukları aştılar. Aylar süren sıkı çalışmadan sonra sonunda büyük kukla sahnesini tamamladılar. Sahnenin oymaları harikaydı, yapısı sağlamdı ve renkleri canlıydı. Köylüler çok sevdi. Panayırda kukla sahnesi en çekici yerdi ve köylüler harika kukla gösterilerini izlemek için koşuştular. Sahne önünde duran marangoz ve torunu köylülerin yüzlerindeki gülümsemeleri gördüler ve mutlu oldular. Mükemmel takım çalışmaları, bütünleşik düşünceleri ve eylemlerinin bu güzel kukla sahnesini yarattığını, köylerinin hikayesine canlı bir bölüm eklediğini anladılar.
Usage
形容事物融合为一体,浑然天成。
Nesnelerin birleşip doğal bir uyum içinde olmasını tanımlamak için.
Examples
-
他的歌声和琴声完美地融为一体,令人陶醉。
tā de gē shēng hé qín shēng wán měi de róng wéi yī tǐ, lìng rén táo zuì.
Şarkısı ve piyano çalması mükemmel bir şekilde bütünleşti, izleyicileri büyüledi.
-
各个部门紧密合作,融为一体,共同完成了这个项目。
gè gè bù mén jǐn mì hé zuò, róng wéi yī tǐ, gòng tóng wán chéng le zhège xiàng mù
Tüm departmanlar, bu projeyi tamamlamak için sorunsuz bir şekilde entegre olarak yakından çalıştı.