身不由己 istemeden
Explanation
这个成语的意思是指不能自主,被迫做某事。
Bu deyim, bağımsız hareket edememeyi, bir şey yapmak zorunda kalmayı ifade eder.
Origin Story
在一个古老的中国朝代,有一个名叫李白的书生,他生性浪漫不羁,喜欢仗剑走天涯,吟诗作赋。有一天,他被皇帝召入宫中,封为翰林院学士,负责为皇帝撰写诗文。李白初入宫廷,感到十分兴奋,他以为可以尽情发挥自己的才华,写出许多流传千古的佳作。然而,随着时间的推移,他发现宫廷生活充满了尔虞我诈,人情冷暖,让他感到十分压抑。他原本想自由地创作诗歌,却发现自己身不由己,只能按照皇帝的旨意,写一些歌功颂德的诗篇。李白感到非常失望,他渴望重拾自由,但又不得不为自己的处境而无奈。最终,他选择离开宫廷,回到了自己的故乡,继续他的诗歌创作。
Antik bir Çin hanedanlığında, doğası gereği romantik ve özgür ruhlu Li Bai adında bir bilgin vardı. Kılıçla seyahat etmeyi ve şiir yazmayı severdi. Bir gün imparator tarafından saraya çağrıldı ve imparator için şiir ve makaleler yazmaktan sorumlu Hanlin Akademisi bilgini olarak atandı. Li Bai saraya ilk girdiğinde çok heyecanlanmıştı, yeteneğini tam olarak kullanabileceğini ve nesiller boyu aktarılacak birçok başyapıt yazabileceğini düşünüyordu. Ancak zaman geçtikçe, saray hayatının entrika ve aldatmaca dolu olduğunu, insan ilişkilerinin sıcaklığı ve soğukluğu da onu çok bunalttığını fark etti. Başlangıçta özgürce şiir yaratmak istiyordu ama bunun mümkün olmadığını fark etti, sadece imparatorun isteğine göre imparatoru öven bazı şiirler yazabiliyordu. Li Bai çok hayal kırıklığına uğramıştı, özgürlüğünü geri kazanmak için can atıyordu ama durumu karşısında çaresizdi. Sonunda sarayı terk etmeyi ve şiir yazmaya devam ettiği memleketine dönmeyi seçti.
Usage
这个成语主要用于描述一个人在某些情况下,无法自主地做出决定或采取行动,只能被迫服从或顺从。
Bu deyim, belirli koşullar altında, bağımsız olarak karar veremeyen veya hareket edemeyen, ancak itaat etmek veya uymak zorunda kalan bir kişiyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他身不由己地被卷入了这场争端。
tā shēn bù yóu jǐ de bèi juǎn rù le zhè chǎng zhēng duān.
İstemeden bu anlaşmazlığa karıştı.
-
面对压力,他身不由己地选择了妥协。
miàn duì yā lì, tā shēn bù yóu jǐ de xuǎn zé le tuǒ xié.
Basınç altında, isteksizce uzlaşmayı seçti.
-
身不由己,只能听从安排。
shēn bù yóu jǐ, zhǐ néng tīng cóng ān pái.
Emirlere uymaktan başka seçeneği yoktu.
-
身不由己,只能顺其自然。
shēn bù yóu jǐ, zhǐ néng shùn qí zì rán.
Akıntıya karşı yüzmekten başka seçeneği yoktu.