迫不及待 sabırsız
Explanation
迫:紧急。急迫得不能等待。形容心情急切。
Pò: acil. O kadar acil ki beklemek mümkün değil. Aciliyet duygusunu tanımlar.
Origin Story
话说唐朝时期,一位名叫李白的诗人,终于完成了他的旷世巨作《将进酒》。他兴奋不已,提笔写下最后一句“人生得意须尽欢,莫使金樽空对月”时,感觉字里行间都充满了豪迈的激情。完成之后,李白迫不及待地想要将这首诗分享给好友杜甫。于是,他立刻起身,连夜赶往杜甫的住所。他一路小跑,心中激动不已,生怕耽误了与好友分享的时刻。到达杜甫家门前,他顾不上敲门,直接推门而入,口中喊着:“子美,快来看,我写了一首好诗!”杜甫被这突如其来的动静吓了一跳,待看清是李白,便笑着问道:“何事如此慌张?”李白兴奋地将《将进酒》递给杜甫,并向他讲述了创作的灵感和过程。杜甫读罢,赞叹不已,连连称奇。两人彻夜长谈,把酒言欢,共同庆祝这首伟大诗篇的诞生。
Söylendiğine göre Tang Hanedanlığı sırasında Li Bai adlı bir şair, başyapıtı "Şarabı İçelim"i nihayet tamamlamış. O kadar heyecanlanmıştı ki son cümleyi "Hayatın zevklerinin tamamıyla tadılması gerek, altın kadehin ayı karşısında boş durmasına izin verme," diye yazmıştı ve her satırın tutkulu duygularla dolu olduğunu hissediyordu. Bitirdikten sonra Li Bai bu şiiri dostu Du Fu ile paylaşmak için can atıyordu. Bu yüzden hemen kalkıp gece Du Fu'nun evine koştu. Tüm yol boyunca koştu, kalbi heyecanla doluydu ve arkadaşınınla paylaşma anını geciktirmekten korkuyordu. Du Fu'nun kapısına vardığında kapıyı çalmak zahmetine katlanmadı, doğrudan kapıyı açıp bağırdı: "Zimei, gel hemen, harika bir şiir yazdım!"
Usage
作谓语、状语;形容心情急迫。
Yüklem veya zarf olarak kullanılır; aciliyet duygusunu tanımlar.
Examples
-
听到这个好消息,他迫不及待地想要分享给朋友们。
tīng dào zhège hǎo xiāoxī, tā pò bù jí dài de xiǎng yào fēnxiǎng gěi péngyoumen.
Bu iyi haberi duyunca, arkadaşlarıyla paylaşmak için sabırsızlanıyordu.
-
孩子们迫不及待地拆开了生日礼物。
hái zǐmen pò bù jí dài de chāi kāi le shēng rì lǐwù.
Çocuklar doğum günü hediyelerini açmak için can atıyordu.
-
期末考试结束,学生们迫不及待地奔向家园。
qīmò kǎoshì jiéshù, xuéshengmen pò bù jí dài de bēn xiàng jiāyuán。
Yıl sonu sınavı bitince, öğrenciler eve gitmek için can atıyordu