一席之地 yī xí zhī dì Bir yer

Explanation

指的是一个应得的位置,比喻在一个地方或组织中拥有应有的地位或作用。

Bu deyim, bir kişinin bir kolektifte veya toplumda hak ettiği yeri veya statüsünü elde ettiğini ve ayrıca tanınma, kabul görme ve rol oynama yeteneğini ima eder.

Origin Story

在一个偏远的小村庄里,住着一位名叫王二的农夫,他勤劳善良,种地耕田,日子过得虽然清贫,但也安稳。村里人大多都是农民,以种地为生,但王二却有着一颗不安分的心,他总想外出闯荡,寻求更好的生活。 有一天,王二听说城里正在举办一场盛大的商品交易会,于是他便带着自己辛苦种出来的粮食,怀揣着梦想,踏上了进城的路。他满怀希望,以为自己能够在繁华的都市里找到一席之地,过上富裕的生活。 然而,现实却比想象中残酷得多。他来到城里,才发现这里到处都是熙熙攘攘的人群,商品琳琅满目,竞争异常激烈。他的粮食,在众多商品中显得微不足道,根本卖不出去。 王二失望极了,他开始怀疑自己当初的决定。他每天在街头巷尾徘徊,寻找着任何一个可以立足的机会。可是,他发现自己似乎无处容身,也无法融入这个繁华的都市。 就在他快要绝望的时候,他遇到了一位老先生。老先生看他愁眉苦脸,便询问他遇到了什么困难。王二把自己的遭遇告诉了老先生,老先生听后,笑着说:“年轻人,不要灰心,机会是留给有准备的人的。你要找到自己的优势,并努力去发挥它。只要你能找到自己的位置,你就能在这个城市里立足。” 王二听了老先生的话,重新燃起了希望。他开始认真思考自己的优势,他发现自己虽然没有城市人那样的精明,但自己勤劳朴实,做事认真负责。他决定利用自己的优势,找到一个适合自己的工作,并努力学习,不断提升自己。 经过一段时间的努力,王二终于找到了一份工作,他凭借着自己的勤劳和踏实,得到了老板的赏识。在工作中,他不断学习,不断进步,最终成为了一名优秀的员工,并在城市里拥有了一席之地,过上了稳定而幸福的生活。

zài yī ge piān yuǎn de xiǎo cūn zhuāng lǐ, zhù zhe yī wèi jìng miáo wáng èr de nóng fū, tā qín láo shàn liáng, zhòng dì gēng tián, rì zi guò de suī rán qīng pín, dàn yě ān wěn. cūn lǐ rén dà duō dōu shì nóng mín, yǐ zhòng dì wéi shēng, dàn wáng èr què yǒu zhe yī kē bù ān fèn de xīn, tā zǒng xiǎng wài chū chuàng dàng, xún qiú gèng hǎo de shēng huó. yǒu yī tiān, wáng èr tīng shuō chéng lǐ zhèng zài jǔ bàn yī chǎng shèng dà de shāng pǐn jiāo yì huì, yú shì tā biàn dài zhe zì jǐ xīn kǔ zhòng chū lái de liáng shí, huái zhuai zhe mèng xiǎng, tà shàng le jìn chéng de lù. tā mǎn huái xī wàng, yǐ wéi zì jǐ néng gòu zài fán huá de dū shì lǐ zhǎo dào yī xí zhī dì, guò shàng fù yù de shēng huó. rán ér, xiàn shí què bǐ xiǎng xiàng zhōng cán kù de duō. tā lái dào chéng lǐ, cái fā xiàn zhè lǐ dào chù dōu shì xī xī rǎng rǎng de rén qún, shāng pǐn lín láng mǎn mù, jìng zhēng yì cháng jī liè. tā de liáng shí, zài zhòng duō shāng pǐn zhōng xiǎn de wēi bù zú dào, gēn běn mài bù chū qù. wáng èr shī wàng jí le, tā kāi shǐ huái yí zì jǐ dāng chū de jué dìng. tā měi tiān zài jiē tóu xiàng wěi pái huái, xún zhǎo zhe rè hé yī ge kě yǐ lì zhú de jī huì. kě shì, tā fā xiàn zì jǐ sì hū wú chǔ róng shēn, yě wú fǎ róng rù zhè ge fán huá de dū shì. jiù zài tā kuài yào jué wàng de shí hòu, tā yù dào le yī wèi lǎo xiān sheng. lǎo xiān sheng kàn tā chóu méi kǔ liǎn, biàn xún wèn tā yù dào le shén me kùn nan. wáng èr bǎ zì jǐ de zāo yù gào sù le lǎo xiān sheng, lǎo xiān sheng tīng hòu, xiào zhe shuō: "nián qīng rén, bú yào huī xīn, jī huì shì liú gěi yǒu zhǔn bèi de rén de. nǐ yào zhǎo dào zì jǐ de yōu shì, bìng nǔ lì qù fā huī tā. zhǐ yào nǐ néng gòu zhǎo dào zì jǐ de wèi zhì, nǐ jiù néng zài zhè ge chéng shì lǐ lì zhú. "

Uzak bir köyde Wang Er adında bir çiftçi yaşarmış. Çalışkan ve iyi kalpliymiş, arazisini ekip biçiyor ve sade ama huzurlu bir hayat yaşıyormuş. Köylülerin çoğu çiftçiymiş, ekim yaparak geçimlerini sağlıyorlarmış, ancak Wang Er'in huzursuz bir kalbi varmış, her zaman dışarı çıkıp daha iyi bir hayat aramak istiyormuş. Bir gün Wang Er, şehirde büyük bir emtia fuarı düzenleneceğini duymuş, bu yüzden sıkı çalışarak yetiştirdiği tahılı almış, hayalini göğsünde taşıyarak şehre doğru yola koyulmuş. Şehrin kalabalığında bir yer bulup zengin bir hayat yaşayabileceğine dair umutla doluymuş. Ancak gerçeklik hayal ettiğinden çok daha acımasızmış. Şehre vardığında, her yerin telaşlı insanlarla dolu olduğunu, satılan mallarla dolu olduğunu ve rekabetin çok yoğun olduğunu görmüş. Tahılı, diğer birçok mal arasında önemsiz kalmış ve hiç satılmamış. Wang Er çok hayal kırıklığına uğramış ve ilk kararından şüphe etmeye başlamış. Her gün sokaklarda dolaşarak ayakta kalabileceği bir fırsat ararmış. Ancak, bir yerde kalacak yeri olmadığını ve bu hareketli şehire uyum sağlayamadığını fark etmiş. Umudunu kaybetmek üzereyken, yaşlı bir adamla karşılaşmış. Yaşlı adam, onun kasvetli ruh halini görünce, ne gibi zorluklarla karşılaştığını sormuş. Wang Er, yaşadıklarını yaşlı adama anlatmış ve yaşlı adam dinledikten sonra gülümseyerek demiş ki: "Genç adam, cesaretini kaybetme, fırsatlar hazır olanlar içindir. Kendi güçlü yönlerini bulmalı ve onları geliştirmek için çok çalışmalısın. Kendi yerini bulduğun zaman, bu şehirde ayakta kalabilirsin." Wang Er, yaşlı adamın sözlerinden cesaret almış. Kendi güçlü yönleri hakkında ciddi şekilde düşünmeye başlamış. Şehirliler kadar zeki olmasa da, çalışkan, dürüst ve sorumlu olduğunu fark etmiş. Kendi güçlü yönlerini kullanmaya, kendisine uygun bir iş bulmaya ve sürekli kendini geliştirmek için çok çalışmaya karar vermiş. Bir süre sıkı çalıştıktan sonra, Wang Er sonunda bir iş bulmuş. Çalışkanlığı ve dürüstlüğü sayesinde patronunun takdirini kazanmış. İşinde sürekli öğrenmiş ve ilerlemiş, sonunda mükemmel bir çalışan olmuş ve şehirde bir yer edinerek, istikrarlı ve mutlu bir hayat yaşamış.

Usage

这个成语主要用于比喻一个人在一个集体或社会中拥有应得的位置或地位,同时也暗示着获得认可、被接纳和发挥作用。

zhè ge chéng yǔ zhǔ yào yòng yú bǐ yù yī ge rén zài yī ge jí tí huò shè huì zhōng yǒu dé de wèi zhì huò dì wèi, tóng shí yě àn shì zhe huò dé rèn kě, bèi jiē nà hé fā huī zuò yòng.

Bu deyim, bir kişinin bir kolektifte veya toplumda hak ettiği yeri veya statüsünü elde ettiğini ve ayrıca tanınma, kabul görme ve rol oynama yeteneğini ima eder.

Examples

  • 在这次的会议上,我们团队争取到了一个项目,终于有了一席之地!

    zài zhè cì de huì yì shàng, wǒ men tuán duì zhēng qǔ dào le yī ge xiàng mù, zhōng yú yǒu le yī xí zhī dì!

    Bu toplantıda ekibimiz bir proje kazandı, sonunda bir yerimiz oldu!

  • 他一直默默无闻,这次他终于凭借自己的努力赢得了一席之地。

    tā yī zhí mò mò wú wén, zhè cì tā zhōng yú píng jiē zì jǐ de nǔ lì yíng dé le yī xí zhī dì.

    Her zaman anonim kaldı, ama bu sefer sonunda kendi çabalarıyla bir yer kazandı.