形单影只 yalnız ve izole
Explanation
形容孤独,没有同伴。
Yalnızlığı ve arkadaş eksikliğini tanımlar.
Origin Story
夕阳西下,孤雁南飞。一位名叫阿强的老人独自坐在村口的老槐树下,望着渐渐暗下来的天色,心中涌起一阵阵孤寂。他年轻时,曾与妻子儿女过着幸福快乐的生活,家境殷实,邻里和睦。然而,一场突如其来的瘟疫夺走了他心爱的妻子和年幼的孩子,只留下他孤身一人,形单影只。如今,他已年过七旬,膝下无儿无女,亲朋好友也相继离世,唯有这棵陪伴了他多年的老槐树,默默地见证着他的孤独与悲伤。每当夜幕降临,他便倚着老槐树,默默地回忆着往昔的幸福时光,心中百感交集。他时常望着远方,期盼着能有一个人来陪伴他,驱散他内心的孤寂。然而,时间一天天过去,他依旧形单影只,只能在孤独中度过余生。
Güneş batıyordu ve yalnız kazlar güneye doğru uçuyordu. Aqiang adında yaşlı bir adam, köyün girişindeki eski dut ağacının altında yalnız oturuyordu, yavaş yavaş kararan gökyüzünü izliyordu ve kalbine yalnızlık dalgası çarpıyordu. Gençliğinde, karısı ve çocuklarıyla mutlu ve neşeli bir hayat yaşamıştı, ailesi zengindi ve komşuları uyumluydu. Ancak ani bir veba, sevgili karısını ve küçük çocuklarını alıp götürdü ve onu yalnız ve izole bıraktı. Şimdi yetmiş yaşın üzerinde, çocukları ve torunları yok ve akrabaları ve arkadaşları teker teker öldü. Sadece onu uzun yıllar boyunca yalnız bırakmayan bu eski dut ağacı, yalnızlığının ve kederinin sessiz tanığıdır. Gece çöktüğünde, eski dut ağacına yaslanır, geçmişteki mutlu zamanları sessizce hatırlar ve kalbi karışık duygularla doludur. Sıklıkla uzağa bakar, birinin ona eşlik etmesini ve kalbindeki yalnızlığı dağıtmasını umar. Ancak zaman geçtikçe, yalnız ve izole kalır ve ömrünün geri kalanını yalnızlık içinde geçirmeye mahkumdur.
Usage
常用来形容孤独、寂寞的状态。
Genellikle yalnızlık ve yalnızlık durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他独自一人生活,形单影只,令人同情。
tā dú zì yī rén shēnghuó, xíng dān yǐng zhī, lìng rén tóngqíng
Yalnız yaşıyor, yalnız ve izole, acımaya değer.
-
自从父母去世后,他就形单影只地生活着。
zìcóng fùmǔ qùshì hòu, tā jiù xíng dān yǐng zhī de shēnghuó zhe
Ebeveynlerinin ölümünden beri yalnız ve yalnız yaşıyor.
-
他一个人住在荒郊野外,形单影只,非常孤单。
tā yīgè rén zhù zài huāngjiāo yěwài, xíng dān yǐng zhī, fēicháng gūdān
Yalnız vahşi doğada yaşıyor ve çok yalnız