急不择言 Düşünmeden konuşmak
Explanation
形容说话由于过于着急而来不及选择词语。
Çok acele ettiği için kelimelerini seçme zamanı olmayan birini tanımlar.
Origin Story
话说唐朝时期,一位名叫李白的诗仙,一日饮酒作乐,兴致勃勃,突然得知好友杜甫远道而来探访,欣喜若狂。他顾不得整理衣冠,也不顾及言语是否得体,便迫不及待地向杜甫倾诉衷肠,表达自己内心的喜悦之情。然而,由于太过激动,他的话语显得有些语无伦次,甚至有些前言不搭后语。但杜甫深知李白的性情,并没有介意这些,反而更加珍惜这份难得的友谊。 其实,急不择言并不总是坏事。在某些紧急情况下,快速地表达出自己的想法和意图,往往能避免不必要的麻烦,甚至能够挽救生命。关键在于,要根据具体情况,选择合适的表达方式。
Söylendiğine göre, Tang Hanedanlığı döneminde, bir gün içki içerek eğlenen Li Bai adında bir şair vardı ve aniden arkadaşı Du Fu'nun onu ziyaret edeceğini öğrendi. Çok sevindi. Kıyafetlerini düzeltmedi ve ne dediğini umursamadı ve sevincini Du Fu'ya anlattı. Ama o kadar heyecanlıydı ki sözleri biraz karışıktı ve bazı cümleler birbirine bağlı değildi. Ama Du Fu, Li Bai'nin mizacını bildiği için aldırmadı ve bu dostluğu takdir etti. Aslında, kelimeleri seçmeden konuşmak her zaman kötü değildir. Bazı acil durumlarda, düşüncelerinizi ve niyetlerinizi hızlı bir şekilde ifade etmek, genellikle gereksiz sorunları önleyebilir ve hatta hayat kurtarabilir. Önemli olan, duruma göre uygun şekilde konuşmaktır.
Usage
多用于描述人在紧急情况下,来不及思考就表达观点或想法的情况。
Çoğunlukla, acil bir durumda düşünmeden görüş veya fikirlerini ifade eden bir kişiyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他过于着急,一时之间急不择言,说了一些不该说的话。
tā guòyú zhāojí, yīshí zhījiān jí bù zé yán, shuō le yīxiē bù gāi shuō de huà.
Çok endişeliydi ve düşünmeden söylememesi gereken şeyler söyledi.
-
危急关头,他急不择言,说出了实情。
wēijí guān tóu, tā jí bù zé yán, shuō chū le shíqíng.
Kritik bir anda, düşünmeden gerçeği söyledi.
-
面对记者的提问,他急不择言,导致后续的舆论风波。
miàn duì jì zhě de tíwèn, tā jí bù zé yán, dǎozhì hòuxù de yúlùn fēngbō
Gazetecilerin sorularını yanıtladığında, düşünmeden konuştu ve bu da sonradan tartışmalara yol açtı.