无影无踪 iz bırakmadan
Explanation
形容人或事物完全消失,不知去向。
Bir kişinin veya şeyin tamamen kaybolduğunu ve nerede olduğunu bilinemediğini tanımlar.
Origin Story
话说唐朝时期,有个侠客名叫李寻,武功高强,行侠仗义,深受百姓爱戴。一日,他听说远方有一伙强盗横行霸道,残害百姓,便只身前往,准备除恶扬善。他一路追踪,翻山越岭,终于找到了强盗的巢穴。然而,当他潜入巢穴时,却发现强盗们早已逃之夭夭,只留下空空荡荡的营帐和散落的兵器,所有强盗都无影无踪了。李寻四处寻找,却没有任何线索,强盗们仿佛人间蒸发了一般。虽然这次没能抓到强盗,但李寻并没有灰心,他相信正义终将战胜邪恶,他会继续寻找强盗的下落,将他们绳之以法。
Tang Hanedanlığı döneminde, olağanüstü dövüş sanatları becerileri ve adalete olan bağlılığıyla tanınan Li Xun adında bir şövalye yaşadığı söylenir. Bir gün, uzak bir ülkede insanları terörize eden bir haydut çetesi hakkında duydu. Kötülüğü ortadan kaldırmak için tek başına yola koyuldu. Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra, dağları ve vadileri geçerek, sonunda haydutların inini buldu. Ancak, ine sızdığında, haydutların zaten kaçtığını, sadece boş çadırlar ve dağınık silahlar bıraktığını keşfetti. Tüm haydutlar iz bırakmadan kaybolmuştu. Li Xun her yeri aradı ama hiçbir ipucu bulamadı. Haydutlar yok olmuş gibiydi. Bu sefer haydutları yakalamada başarısız olmasına rağmen, Li Xun umudunu kaybetmedi. Adaletin galip geleceğine inanıyordu ve haydutları bulmaya ve adalete teslim etmeye devam edecekti.
Usage
多用于形容人或事物消失得无影无踪,不知去向。
Bir kişinin veya şeyin aniden ve tamamen kaybolduğunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他消失得无影无踪,如同人间蒸发了一般。
ta xiaoshi de wú yǐng wú zōng,rútóng rénjiān zhēngfā le yībān.
İz bırakmadan kayboldu, sanki dünyadan buharlaşmış gibi.
-
那伙盗贼作案后,便无影无踪了。
nà huǒ dàozéi zuò'àn hòu,biàn wú yǐng wú zōng le.
Hırsızlar suç işledikten sonra iz bırakmadan kayboldular.