理所当然 doğal karşılamak
Explanation
指事情合乎情理,应该如此。
Bir şeyin mantıklı ve doğal olduğunu ifade eder.
Origin Story
从前,在一个小山村里,住着一位勤劳善良的老农。老农一生辛勤耕作,靠着双手养活一家老小。他有两个儿子,大儿子好吃懒做,整日游手好闲,小儿子则勤奋好学,非常孝顺。有一天,老农病倒了,两个儿子都守在床前,细心照料。老农渐渐康复,心里非常欣慰。他看着两个儿子,心里充满了感慨。大儿子理所当然地认为自己应该继承家业,而小儿子则默默地为父亲做着一切,不求任何回报。老农深知,小儿子才是真正值得托付的人。他把家业传给了小儿子,大儿子不服气,但老农解释道:"勤劳和孝顺是理所当然应该受到回报的,而懒惰和不孝则理所当然应该受到惩罚。"大儿子听了父亲的话,羞愧难当,从此痛改前非,努力工作,最终也获得了成功。
Bir zamanlar, küçük bir dağ köyünde, çalışkan ve iyi kalpli yaşlı bir çiftçi yaşarmış. Çiftçi tüm hayatı boyunca çok çalışmış, ailesini kendi elleriyle geçindirmiş. İki oğlu varmış: büyük oğlu tembelmiş ve günlerini boş geçirerek harcarmış, küçük oğlu ise çalışkan ve çok itaatkarmış. Bir gün yaşlı çiftçi hastalanmış ve her iki oğlu da başucunda kalarak özenle bakmışlar. Yaşlı çiftçi yavaş yavaş iyileşmiş ve çok mutlu olmuş. İki oğluna bakmış ve derinden duygulanmış. Büyük oğlu, aile işini miras alması gerektiğini doğal karşılamış, küçük oğlu ise hiçbir karşılık beklemeden babası için sessizce her şeyi yapmış. Yaşlı çiftçi, küçük oğlunun gerçekten güvenebileceği kişi olduğunu biliyormuş. Aile işini küçük oğluna devretmiş. Büyük oğlu memnun olmamış, ancak yaşlı çiftçi şöyle açıklamış: "Çalışkanlık ve itaatkarlık doğal olarak ödüllendirilir, tembellik ve itaatsizlik doğal olarak cezalandırılır." Büyük oğlu utanmış ve hayat tarzını tamamen değiştirmiş. Çok çalışmış ve sonunda başarılı olmuş.
Usage
表示事情合情合理,理应如此。常用于表达一种必然性或客观事实。
Bir şeyin mantıklı ve öyle olması gerektiğini ifade etmek için kullanılır. Genellikle bir zorunluluğu veya nesnel bir gerçeği ifade etmek için kullanılır.
Examples
-
他理所当然地认为自己会赢。
tā lǐ suǒ dāng rán de rènwéi zìjǐ huì yíng
Kazanacağını doğal karşıladı.
-
她理所当然地继承了家业。
tā lǐ suǒ dāng rán de jìchéng le jiāyè
Aile işini doğal olarak devraldı.
-
他理所当然地认为我会帮他。
tā lǐ suǒ dāng rán de rènwéi wǒ huì bāng tā
Ona yardım edeceğimi doğal karşıladı.