翘首以待 dört gözle beklemek
Explanation
形容殷切盼望。
Yoğun bir beklentiyi tanımlar.
Origin Story
夕阳西下,一位白发苍苍的老者站在村口,眺望着远方那条蜿蜒的山路。他日夜翘首以待,盼望着他远行的儿子归来。几十年来,儿子为了生计远走他乡,只留下他一人孤零零地守着老屋。每当夜幕降临,他总是独自一人坐在院子里,望着星空,回忆着儿子的点点滴滴。儿子曾经说过,他会回来,会带着荣归故里的荣耀和成功的喜悦,回来与他共享天伦之乐。老者坚信着儿子的诺言,日复一日,年复一年,他从未放弃过希望。他像一棵历经风雨的古树,扎根在故土,以顽强的生命力支撑着这份期盼。尽管岁月流逝,风霜侵蚀,但他那颗期盼的心却始终如一,从未改变。终于,在秋风瑟瑟的一个傍晚,他远远地看到一个熟悉的身影沿着山路走来,他激动地站起身来,颤巍巍地伸出手,泪水夺眶而出。是他的儿子!多年分离的思念,在这一刻化为了幸福的泪水,他紧紧地拥抱住儿子,心中充满了喜悦与激动。
Güneş batarken, beyaz saçlı yaşlı bir adam köyün girişinde duruyor, uzaktaki virajlı dağ yoluna bakıyordu. Gündüz gece, yıllar önce daha iyi bir yaşam arayışıyla evden ayrılan ve onu eski evlerinde yalnız bırakan oğlunun dönüşünü dört gözle bekliyordu. Her akşam, avluda yalnız başına oturur, yıldızları izler ve oğlunu anardı. Oğlu bir zamanlar geri döneceğine, başarılarından gelen zafer ve neşeyi getireceğine söz vermişti. Yaşlı adam bu sözde yıl yıl, asla umudunu kaybetmeden sıkıca tutundu. Fırtınalar tarafından dövülmüş, anavatanına kök salmış eski bir ağaç gibi duruyordu, yaşam gücü bu sarsılmaz beklentiyi destekliyordu. Yıllar geçse ve mevsimler değişse de, umut dolu kalbi değişmeden kaldı. Sonunda, serin bir sonbahar akşamında, dağ yolunda yürüyen tanıdık bir figür gördü. Heyecanla ayağa kalktı, eli titriyordu, gözlerinde yaşlar vardı. Oğluydu! Yılların özlemi, oğlunu kucakladığında sevinç gözyaşlarına dönüştü, kalbi mutluluk ve duygularla doluydu.
Usage
用于描写期待的心情,多用于比较正式的场合。
Beklenti duygusunu tanımlamak için kullanılır, çoğunlukla daha resmi durumlarda.
Examples
-
乡亲们都翘首以待,盼望着丰收的季节。
xiāng qīn men dōu qiáo shǒu yǐ dài, pàn wàng zhe fēng shōu de jì jié。
Köylüler hasat mevsimini dört gözle bekliyorlar.
-
他翘首以待,期盼着远方来客的到来。
tā qiáo shǒu yǐ dài, qī pàn zhe yuǎn fāng lái kè de dào lái。
Uzaktan gelen konuğun gelişini dört gözle bekliyordu.