遥遥相望 uzaktan bakmak
Explanation
远远地互相看着。多指目标或理想相似,可以互相匹配。
Uzaktan birbirlerine bakmak. Genellikle birbirine uyan benzer hedefleri veya idealleri tanımlamak için kullanılır.
Origin Story
在古老的丝绸之路上,两个商队,一个来自繁华的长安,一个来自遥远的西域,他们沿着漫漫黄沙,各自向着对方的方向前进。尽管他们彼此从未谋面,却因为共同的贸易梦想,在心中默默地遥遥相望。长安商队满载着丝绸、瓷器,渴望将中国的文明带到西方;西域商队则携带着珍贵的香料、宝石,期盼着与东方文明的交流。他们跋山涉水,克服重重险阻,彼此的身影,在遥远的视野中若隐若现,如同两颗闪耀的星辰,遥遥相望,互相鼓励,最终在丝绸之路上的某个绿洲相遇,完成了各自的梦想。
Antik İpek Yolu'nda, biri zengin Chang'an'dan diğeri uzak Batı'dan iki kervan, sonsuz kumların üzerinde yolculuk ediyor, her biri diğerine doğru ilerliyordu. Birbirlerini hiç görmemiş olsalar da, ortak ticaret hayalleri sayesinde sessizce bağlantılıydılar ve uzaktan birbirlerine bakıyorlardı. İpek ve porselen yüklü Chang'an kervanı, Çin kültürünü Batı'ya yaymayı özlemekteydi; değerli baharatlar ve taşlar taşıyan Batı kervanı, Doğu medeniyetiyle bir değişim yapmayı bekliyordu. Dağlara tırmandılar, nehirleri geçtiler, sayısız engeli aştılar; silüetleri uzaktan, iki parıldayan yıldız gibi, birbirlerine bakarak, birbirlerini cesaretlendirerek görünüp kayboluyordu ve sonunda İpek Yolu'ndaki bir vahada buluşarak kendi hayallerini gerçekleştirdiler.
Usage
形容远距离的互相观望,也比喻目标或理想相似,可以互相匹配。
Uzaktan birbirlerini gözlemlemeyi tanımlar; ayrıca birbirine uyan benzer hedef veya idealleri tanımlamak için de kullanılabilir.
Examples
-
两座山峰遥遥相望,景色壮观。
liǎng zuò shānfēng yáoyáo xiāng wàng, jǐngsè zhuàngguān.
İki dağ tepesi birbirlerine uzaktan bakıyor, manzara muhteşem.
-
他们的理想遥遥相望,却从未放弃努力。
tāmen de lǐxiǎng yáoyáo xiāng wàng, què cóng wèi fàngqì nǔlì
İdealleri birbirinden çok uzak, ama asla çabalamayı bırakmadılar.