铤而走险 umutsuz bir şekilde kumar oynamak
Explanation
铤而走险,这个成语的意思是在没有其他选择的情况下,不得不冒险行动。
„Tǐng ér zǒu xiǎn“ atasözü, başka seçenek kalmadığında umutsuz bir şekilde kumar oynamak anlamına gelir.
Origin Story
在战国时期,晋国和郑国之间发生了一场战争。晋国实力强大,而郑国则相对弱小。为了保护自己的国家,郑国大夫子家决定向晋国求和。他写了一封信给晋国的大夫赵盾,信中表达了郑国希望和平的愿望,并愿意与晋国保持友好关系。然而,晋国国君晋灵公却十分怀疑郑国的诚意,他认为郑国只是在表面上示弱,实际上是想趁机偷袭晋国。晋灵公命令他的大臣们做好战斗准备,并派出军队包围了郑国。 面对晋国的强大压力,郑国人非常紧张,他们知道如果开战,郑国必败无疑。但是,他们也不愿意屈服于晋国的淫威,他们决定铤而走险,与晋国决一死战。他们召集了所有能战斗的人,准备誓死保卫自己的家园。 最终,郑国人凭借着顽强的抵抗和英勇的战斗精神,打败了晋国的军队,保住了自己的国家。这场战争也成为了中国历史上著名的以弱胜强的典范。
Savaşan Devletler Dönemi'nde Jin ve Zheng devletleri arasında bir savaş çıktı. Jin güçlü bir krallıktı, Zheng ise nispeten zayıftı. Ülkesini korumak için Zheng bakanı Zi Jia, Jin'den barış istemeye karar verdi. Jin bakanı Zhao Dun'a, Zheng'in barış arzusunu ve Jin ile dostane ilişkiler kurma isteğini ifade eden bir mektup yazdı. Ancak Jin hükümdarı Jin Linggong, Zheng'in samimiyetinden çok şüpheliydi. Zheng'in sadece zayıf gibi göründüğüne, ancak aslında Jin'e saldırmayı planladığına inanıyordu. Jin Linggong, bakanlarına savaş için hazırlanmalarını emretti ve Zheng'i kuşatmak için birlikler gönderdi. Jin'in güçlü baskısıyla karşı karşıya kalan Zheng halkı çok gergindi. Savaşırlarlarsa kesinlikle yenileceklerini biliyorlardı. Ancak Jin'in zulmüne boyun eğmek istemiyorlardı. Bir risk almaya ve Jin ile savaşmaya karar verdiler. Savaşabilecek tüm insanları topladılar ve vatanlarını ölümüne savunmaya hazırlandılar. Sonunda Zheng halkı, dirençli direnişleri ve kahramanca savaş ruhlarıyla Jin ordusunu yenmeyi başardı ve ülkelerini kurtardı. Bu savaş ayrıca Çin tarihinde zayıfın güçlüden zafer kazandığı ünlü bir örnek oldu.
Usage
这个成语可以用来形容那些在没有退路的情况下,不得不采取冒险行动的人。
Bu atasözü, başka çıkış yolu kalmadığında umutsuz bir şekilde kumar oynamak zorunda kalanları tanımlamak için kullanılabilir.
Examples
-
为了保护国家,他们不得不铤而走险,与强大的敌人作战。
wèi le bǎo hù guó jiā, tā men bù děi bù tǐng ér zǒu xiǎn, yǔ qiáng dà de dí rén zhàn zhàn.
Ülkeyi korumak için, güçlü düşmanla savaşmak için bir risk almak zorunda kaldılar.
-
为了摆脱困境,他不得不铤而走险,尝试新的投资项目。
wèi le tuō bǎi kùn jìng, tā bù děi bù tǐng ér zǒu xiǎn, shì yàn xīn de tóu zī xiàng mù.
Sıkıntıdan kurtulmak için, yeni yatırım projeleri denemek için bir risk almak zorunda kaldı.
-
面临经济危机,公司不得不铤而走险,进行大规模裁员。
miàn lín jīng jì wēi jī, gōng sī bù děi bù tǐng ér zǒu xiǎn, jìn xíng dà guī mó cái yuán.
Ekonomik krizle karşı karşıya kalan şirket, büyük çaplı işten çıkarmalar yapmak için bir risk almak zorunda kaldı.
-
他为了完成任务,不惜铤而走险,冒着生命危险进入危险区域。
tā wèi le wán chéng rèn wù, bù xī tǐng ér zǒu xiǎn, mào zhe shēng mìng wēi xiǎn jìn rù wēi xiǎn qū yù.
Görevini tamamlamak için, tehlikeli bölgeye girmek için hayatını riske atmaya hazırlandı.
-
他为了获得成功,不得不铤而走险,放弃了安全稳定的工作。
tā wèi le huò dé chéng gōng, bù děi bù tǐng ér zǒu xiǎn, fàng qì le ān quán wěn dìng de gōng zuò.
Başarıya ulaşmak için, güvenli ve istikrarlı işinden vazgeçmek için bir risk almak zorunda kaldı.