擦肩而过 geçmek
Explanation
形容人与人之间非常接近,却彼此没有注意到对方,像肩膀互相擦过一样。也指错过机会。
İki kişinin birbirlerini fark etmeden ne kadar yakın olduklarını, sanki omuzları birbirine değmiş gibi anlatır. Ayrıca kaçırılmış fırsatlara da değinir.
Origin Story
在一个热闹的集市上,一位年轻的画家正专心致志地作画,一位美丽的姑娘也前来观看。两人彼此欣赏,却因为人群的拥挤,只是擦肩而过,没有留下任何联系方式。画家后来一直记得这位姑娘,却再也找不到她,只能将这份遗憾深深埋藏在心底。几年后,画家名扬四海,却仍然在寻找那个美丽的姑娘。他意识到,有时候,最美好的东西,往往在不经意间就擦肩而过,令人惋惜。
Yoğun bir pazarda, genç bir ressam resmine odaklanmışken güzel bir kız izlemeye geldi. İkisi de birbirlerini beğendiler, ancak kalabalık nedeniyle sadece geçtiler, hiçbir iletişim bilgisi bırakmadılar. Ressam daha sonra bu kızı hep hatırladı, ancak onu bir daha asla bulamadı, sadece bu pişmanlığı kalbinin derinliklerine gömdü. Yıllar sonra ressam dünyaca ünlü oldu, ama hala o güzel kızı arıyordu. Bazen en güzel şeylerin farkında olmadan kaybolduğunu fark etti, bu çok yazık.
Usage
常用于形容错过机会、人与人之间近距离接触但未相遇的情况。
Genellikle kaçırılan fırsatları veya insanların yakın mesafede olmasına rağmen karşılaşmadıkları durumları anlatmak için kullanılır.
Examples
-
他们俩在人群中擦肩而过,没有认出彼此。
tāmen liǎ zài rénqún zhōng cā jiān ér guò, méiyǒu rèn chū bǐ cǐ。
İnsanlar arasında birbirlerini tanımadan geçtiler.
-
我曾经与我的梦想擦肩而过,现在我很后悔。
wǒ céngjīng yǔ wǒ de mèngxiǎng cā jiān ér guò, xiànzài wǒ hěn hòuhuǐ。
Bir zamanlar hayalimi kaçırdım, şimdi çok pişmanım.
-
机会稍纵即逝,我们不能让它擦肩而过。
jīhuì shāo zòng jí shì, wǒmen bùnéng ràng tā cā jiān ér guò。
Fırsatlar geçicidir, onları kaçırmamalıyız.