若离若即 mesafeli
Explanation
形容对人或事保持一定的距离,态度不明朗。
Bir kişiye veya şeye karşı belirli bir mesafeyi, belirsiz bir tavrı tanımlar.
Origin Story
小镇上住着一位美丽的姑娘,名叫小玉。村里的年轻人都喜欢她,纷纷向她示爱。然而,小玉对他们既不拒绝,也不主动亲近,总是保持着若即若离的关系。有人说她高冷,有人说她犹豫,也有人说她是在等待真爱。小玉自己也说不清楚,她只是觉得,那些追求者都无法走进她的内心,她需要更多的时间去了解,去选择。她喜欢一个人静静地坐在山坡上,看着夕阳西下,感受着微风轻拂,那种感觉,让她感到宁静而满足,这让她对爱情有了更高的期许,她不愿意将就。直到有一天,一位远方来的书生,他博学多才,温文尔雅,与小玉有着共同的爱好,两人常常一起谈论诗词歌赋,探讨人生哲理。他们之间,没有热烈的追求,也没有强烈的占有欲,有的只是平静的相处和淡淡的欣赏。小玉发现,她对书生的感觉与其他人不同,那是她渴望已久的,一种心灵的契合。他们之间的关系,不再是若即若离,而是水到渠成,自然而然地走到了一起。
Küçük bir kasabada Xiaoyu adında güzel bir kız yaşıyordu. Birçok genç ona aşık oldu ve dikkatini çekmeye çalıştı. Ancak Xiaoyu her zaman mesafeli davrandı. Kimileri onu soğuk ve uzak buluyordu, kimileri kararsız olduğunu, kimileri de gerçek aşkı beklediğini düşünüyordu. Xiaoyu'nin kendisi de ne istediğinden emin değildi. Sadece hayranlarının hiçbiri kalbini gerçekten etkilemediğini hissediyordu. Erkekleri tanımak ve doğru olanı bulmak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı. Zamanını bir tepenin üzerinde, gün batımını izleyerek ve hafif esintiyi hissederek geçirmeyi tercih ediyordu. Bu duygu ona huzur ve mutluluk vermişti ve aşkı yeniden tanımlamasına neden olmuştu. Ödün vermeye hazır değildi. Bir gün, uzaklardan bir akademisyen geldi. Eğitimli, kibar ve Xiaoyu'nun ilgi alanlarını paylaşıyordu. Sık sık şiir ve felsefe üzerine konuşurlardı. Tutkulu bir takip veya sahip olma duygusu yoktu, sadece sakin bir arkadaşlık ve nazik bir takdir vardı. Xiaoyu, akademisyene olan duygularının diğer erkeklerdeki duygularından farklı olduğunu fark etti. Uzun zamandır özlemini duyduğu ruhsal bir bağdı. İlişkileri artık mesafeli değildi, doğal ve zahmetsizce gelişmişti.
Usage
多用于形容人与人之间关系的疏远,或态度的不确定。
Çoğunlukla insanlar arasındaki ilişkilerdeki mesafeyi veya tutumun belirsizliğini tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他和她之间,关系一直若即若离。
tā hé tā zhī jiān, guānxi yīzhí ruòjí ruòlí.
Aralarındaki ilişki her zaman mesafeliydi.
-
我对这个项目的态度,是若离若即的。
wǒ duì zhège xiàngmù de tàidu, shì ruòlí ruòjí de。
Bu projeye karşı kayıtsızım