难如登天 göğe çıkmak kadar zor
Explanation
形容事情非常困难,难以做到。
Bu deyim, bir şeyin son derece zor ve neredeyse imkansız olduğunu anlatır.
Origin Story
很久以前,在一个遥远的山谷里,住着一位名叫小莲的女孩。她从小就对天上的星星充满了好奇,渴望有一天能够触摸到它们。她听说,在山谷的最高峰上,有一条通往天界的路,这条路蜿蜒曲折,险峻异常,只有最勇敢、最坚定的人才能成功到达顶峰。小莲决心要尝试这条路,她相信只要自己坚持不懈,就一定能够实现梦想。于是,她开始了艰辛的攀登。她一步一个脚印地向上攀爬,遇到陡峭的山崖,她就借助藤蔓和岩石缓慢地向上攀爬;遇到险峻的山峰,她就用尽全身力气向上攀登;遇到狂风暴雨,她就躲在山洞里,等待风雨过去。在攀登的过程中,小莲经历了无数的困难和挑战,但她从未放弃过。她用自己的毅力,战胜了一个又一个的困难。最终,她成功地到达了山顶,她看到了一个无比壮阔的世界。她实现了自己的梦想,触摸到了天上的星星。从此以后,人们把这条路称作“登天之路”,而小莲的故事,也成为了人们口口相传的佳话。
Çok eski zamanlarda, ıssız bir vadinin derinliklerinde Xiaolian adında bir kız yaşıyordu. Küçük yaşlardan beri gökyüzündeki yıldızlara hayran kalmış ve bir gün onlara dokunmayı özlemişti. Vadin en yüksek tepesinde, göğe uzanan, virajlı ve tehlikeli bir yol olduğundan bahsediliyordu; sadece en cesur ve azimli kişiler bu yolu başarıyla tırmanabiliyordu. Xiaolian bu yolu denemeye kararlıydı, azmiyle mutlaka hayalini gerçekleştireceğine inanıyordu. Böylece zorlu tırmanışa başladı. Adım adım yukarı doğru ilerledi. Dik kayalıklarla karşılaştığında, yavaşça tırmanmak için asmaları ve kayaları kullandı; tehlikeli zirvelerle karşılaştığında, tüm gücüyle tırmanmaya çalıştı; şiddetli fırtınalarla karşılaştığında, mağaralara sığındı ve fırtınanın geçmesini bekledi. Tırmanış sırasında Xiaolian sayısız zorluk ve mücadeleyle karşılaştı, ama asla pes etmedi. Azmiyle bir bir engelleri aştı. Sonunda tepeye ulaştı ve inanılmaz derecede muhteşem bir dünya gördü. Hayalini gerçekleştirmişti ve gökyüzündeki yıldızlara dokunmuştu. O zamandan beri insanlar bu yola “Göğe Giden Yol” adını verdiler ve Xiaolian'ın hikayesi ünlü bir halk masalı oldu.
Usage
用于形容事情非常困难,几乎不可能完成。
Bir şeyin son derece zor ve neredeyse imkansız olduğunu ifade etmek için kullanılır.
Examples
-
想要在短时间内完成这个项目,简直是难如登天。
xiǎng yào zài duǎn shíjiān nèi wánchéng zhège xiàngmù, jiǎnzhí shì nán rú dēng tiān
Bu projeyi kısa sürede tamamlamak neredeyse imkansız.
-
对于一个从未接触过编程的人来说,学会编写复杂的程序难如登天。
duì yú yīgè cóng wèi jiēchù guò biānchéng de rén lái shuō, xuéhuì biānxiě fùzá de chéngxù nán rú dēng tiān
Daha önce hiç programlama yapmamış biri için karmaşık programlar yazmayı öğrenmek neredeyse imkansız.
-
他希望在短时间内完成这个项目,但这简直是难如登天。
tā xīwàng zài duǎn shíjiān nèi wánchéng zhège xiàngmù, dàn zhè jiǎnzhí shì nán rú dēng tiān
Kısa sürede bu projeyi tamamlamayı umuyor, ancak bu neredeyse imkansız.