低人一等 aşağı
Explanation
指社会地位或身份比别人低。
Başkalarından daha düşük bir sosyal statü veya konuma işaret eder.
Origin Story
小雨是一个来自农村的孩子,因为家庭条件不好,她在城里的学校里总是感觉低人一等。同学们穿的都是漂亮的衣服,用着高级的文具,而她只能穿补丁摞补丁的旧衣服,用着简单的铅笔。有一次,学校组织郊游,同学们都兴高采烈地准备着,小雨却默默地坐在角落里,眼神黯淡。她害怕同学们笑话她,害怕自己的落魄会让她显得格格不入。但是,她的班主任老师发现了小雨的异常,走过去轻轻地拍了拍她的肩膀,鼓励她要自信,不要妄自菲薄。老师告诉她,每个人都有自己的闪光点,只要努力学习,认真生活,就一定能够赢得别人的尊重。小雨听了老师的话,心里受到了极大的鼓舞。她开始努力学习,积极参加学校的各项活动,她的成绩不断提高,她也逐渐变得自信开朗起来。最终,她用自己的努力证明了自己并不比别人低一等。
Kırsal kesimden gelen Xiaoyu, ailesinin yoksulluğu nedeniyle şehirdeki okulunda her zaman kendini aşağılanmış hissediyordu. Sınıf arkadaşları güzel kıyafetler giyer ve kaliteli kırtasiye malzemeleri kullanırken, o sadece yamalı eski kıyafetler ve basit kalemler kullanabiliyordu. Bir gün okul gezi düzenledi ve sınıf arkadaşları heyecanla hazırlık yaparken, Xiaoyu solgun bir ifadeyle köşede sessizce oturdu. Sınıf arkadaşlarının kendisine güleceğinden ve yoksulluğunun onu dışlanmış hissettireceğinden korkuyordu. Ancak, sınıf öğretmeni Xiaoyu'nun durumunu fark etti ve omzuna hafifçe vurarak kendine güvenmesini ve kendini küçümsememesini teşvik etti. Öğretmen ona herkesin kendine özgü güçlü yönleri olduğunu ve eğer çok çalışıp özenle yaşarsa kesinlikle başkalarının saygısını kazanacağını söyledi. Öğretmenin sözlerini duyan Xiaoyu çok cesaretlendi. Çok çalışmaya ve okul etkinliklerine aktif olarak katılmaya başladı. Notları sürekli yükseldi ve giderek daha özgüvenli ve neşeli hale geldi. Sonunda, çabalarıyla kimseden aşağı olmadığını kanıtladı.
Usage
用于形容一个人在社会地位或身份上比别人低,多用于表达一种自卑或被歧视的感觉。
Birinin sosyal statüsünün veya konumunun başkalarından daha düşük olduğunu tanımlamak için kullanılır, genellikle aşağılık duygusu veya ayrımcılığı ifade etmek için kullanılır.
Examples
-
他出身贫寒,从小就觉得自己低人一等。
tā chūshēn pín hán, cóng xiǎo jiù juéde zìjǐ dī rén yī děng
Fakir bir aileden geliyordu ve çocukluğundan beri kendini aşağılanmış hissediyordu.
-
不要妄自菲薄,觉得自己低人一等。
bú yào wàngzì fēibó, juéde zìjǐ dī rén yī děng
Kendini küçümseme ve kendini başkalarından aşağı görme.