孤魂野鬼 yalnız hayalet
Explanation
比喻没有依靠,处境艰难的人。也指无依无靠的游魂。
Desteksiz ve zor bir durumda olan birini tanımlamak için kullanılır. Ayrıca evsiz bir hayalete de işaret edebilir.
Origin Story
从前,在一个偏僻的小山村里,住着一位名叫阿福的年轻男子。他从小父母双亡,孤苦伶仃,靠着捡拾柴火和打零工为生。他没有任何亲人,也没有朋友,每天都独自一人在山间劳作。冬天来了,寒风刺骨,阿福没有温暖的住所,只能蜷缩在山洞里抵御严寒。他衣衫褴褛,饥寒交迫,身心俱疲。有一天,他偶然遇到一位好心的老妇人,老妇人看他可怜,便把他带回家中,给他提供食物和住所。在老妇人的悉心照顾下,阿福的身体渐渐恢复了健康。他不再像以前那样像个孤魂野鬼,他的脸上露出了久违的笑容。他开始学习一些简单的农活,帮助老妇人打理田地。他终于找到了归宿,不再感到孤单无助。
Eskiden, ıssız bir dağ köyünde A Fu adında genç bir adam yaşıyordu. Genç yaşta anne ve babasını kaybetmiş ve yalnız yaşıyordu, yakacak odun toplayarak ve ek işler yaparak geçimini sağlıyordu. Ne akrabası ne de arkadaşı vardı ve her gün dağlarda yalnız çalışıyordu. Kış geldiğinde rüzgar çok soğuktu ve A Fu'nun sıcak bir barınağı yoktu, sadece soğuktan korunmak için bir mağarada kıvrılıp kalabiliyordu. Giysileri perişandı, aç ve üşüyordu ve fiziksel ve zihinsel olarak tükenmişti. Bir gün, tesadüfen kibar yaşlı bir kadınla karşılaştı. Yaşlı kadın ona acıdı ve onu evine götürdü, ona yemek ve barınak sağladı. Yaşlı kadının özenli bakımıyla A Fu'nun sağlığı yavaş yavaş iyileşti. Artık yalnız bir hayalet gibi değildi, yüzünde bir gülümseme belirdi. Basit tarım işleri öğrenmeye başladı ve yaşlı kadına tarlalarını işlemekte yardımcı oldu. Sonunda bir yuva buldu ve artık yalnız ve çaresiz hissetmiyordu.
Usage
作宾语、定语;指孤立无援的人。
Nesne ve sıfat olarak kullanılır; yalnız ve çaresiz bir kişiyi ifade eder.
Examples
-
他独自一人在外漂泊,真是个孤魂野鬼。
tā dú zì yī rén zài wài piāobó, zhēn shì gè gū hún yě guǐ.
O yalnız başına dünyada dolaşıyor, gerçekten yalnız bir hayalet.
-
自从父母去世后,他便像个孤魂野鬼一样四处流浪。
zìcóng fùmǔ qùshì hòu, tā biàn xiàng gè gū hún yě guǐ yīyàng sìchù liúlàng
Ebeveynleri öldüğünden beri yalnız bir hayalet gibi dolaşıyor