无庸赘述 söylenecek bir şey yok
Explanation
不用多说,不必详细解释。
Daha fazla söze gerek yok, detaylı bir açıklamaya gerek yok.
Origin Story
话说唐朝时期,一位著名的诗人李白,因饮酒赋诗,才华横溢而闻名天下。一日,他与友人畅谈诗词歌赋,友人对李白的才华赞叹不已,并不断追问他创作的灵感来源及过程。李白只是微微一笑,说道:"创作的灵感,源于生活,而又高于生活,其间妙趣,无庸赘述。"友人虽不解其中玄机,但深知李白的才情,便不再追问。李白的故事在后世广为流传,无庸赘述其精妙之处,足以说明艺术创作的奥妙往往难以言尽,只可意会不可言传。
Söylendiğine göre, Tang Hanedanlığı döneminde, şarap içerken şiir yazma yeteneğiyle ünlü Li Bai adında ünlü bir şair yaşamıştı. Bir gün, bir arkadaşıyla şiir ve şarkılar hakkında konuşuyordu ve arkadaşı onun yeteneğine çok hayran kalmış ve sürekli olarak yaratıcı ilhamının kaynağını ve sürecini soruyordu. Li Bai sadece gülümsedi ve şöyle dedi: "Yaratıcı ilhamım hayattan gelir, ancak hayatın ötesindedir, incelikleri açıktır." Arkadaşı onu tam olarak anlamasa da, Li Bai'nin yeteneğini biliyordu ve başka soru sormadı. Li Bai'nin hikayesi daha sonra sonraki nesillere yayıldı ve derinliği açıktır; bu da sanat yaratımının gizemlerinin çoğu zaman kelimelerin ötesinde olduğunu ve yalnızca sezgiyle anlaşılabileceğini göstermektedir.
Usage
用于说明不必详细解释,意思已经很清楚。
Ayrıntılı bir açıklamaya gerek olmadığını belirtmek için kullanılır; anlam zaten açıktır.
Examples
-
会议时间已到,无庸赘述,我们开始吧!
huiyi shijian yidao, wuyongzhuishu, women kaishi ba!
Toplantı zamanı geldi, söylenecek bir şey yok, başlayalım!
-
他长篇大论地解释,其实无庸赘述,一句话就能说明白。
ta changpiandaluon de jieshi, qishi wuyongzhuishu, yiju hua jiu neng shuomengbai
Uzun uzun anlattı, aslında söylenecek bir şey yoktu, tek bir cümle yeterliydi