相映成趣 birbirini tamamlayan ve ilgi çekici
Explanation
指两种或多种事物相互衬托,显得很有趣味。
Birbirini tamamlayan ve çok ilgi çekici görünen iki veya daha fazla şeye işaret eder.
Origin Story
在一个宁静的小山村里,住着一位擅长雕刻的老人和一位心灵手巧的织布姑娘。老人的木雕栩栩如生,每一个细节都精雕细琢,充满了古朴的气息;姑娘的织锦色彩斑斓,图案精美,展现了独特的民族风格。他们的作品风格迥异,却在村子里的展览会上意外地摆放在一起。起初,村民们觉得这两种风格差异太大,难以融合。但仔细欣赏后,却发现两者之间竟意外地和谐统一。老人雕刻的木雕,质朴而厚重,与姑娘织锦的明艳和轻盈形成对比,却又彼此映衬,相得益彰。木雕的古朴与织锦的绚丽,恰如山水画卷中的山与水,相映成趣,共同构成了一幅别样的乡村风景画。
Sessiz bir dağ köyünde, oyma işinde yetenekli yaşlı bir adam ve maharetli bir dokuma kız yaşıyordu. Yaşlı adamın ahşap oymaları gerçekçiydi, her detay özenle oyulmuş, sade ve eski bir atmosferle doluydu; kızın kadifesi renkliydi, zarif desenlerle, eşsiz bir ulusal tarzı sergiliyordu. Eserlerinin tarzları farklıydı, ancak köy sergisinde beklenmedik bir şekilde bir araya getirildi. İlk başta köylüler, iki tarzın birleşmesinin çok zor olduğunu düşündü. Ancak dikkatli bir incelemeden sonra, ikisinin beklenmedik bir şekilde uyumlu ve birleşik olduğunu keşfettiler. Yaşlı adamın sade ve ağır ahşap oymaları, kızın parlak ve hafif kadifesinin aksine, yine de birbirlerini tamamlıyor, birbirlerinin güzelliğini artırıyordu. Ahşap oymalarının sadeliği ve kadifenin ihtişamı, bir manzara resmindeki dağlar ve sular gibiydi, birbirlerini tamamlıyor ve birlikte eşsiz bir kırsal manzara resmi oluşturuyorlardı.
Usage
用于描写两种或多种事物相互衬托,显得很有趣味的景象。
Birbirini tamamlayan ve ilgi çekici bir sahne oluşturan iki veya daha fazla şeyi tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
远处的山峦与近处的房屋相映成趣,构成一幅美丽的图画。
yuǎn chù de shānlúan yǔ jìn chù de fángwū xiāng yìng chéng qù, gòuchéng yī fú měilì de túhuà.
Uzaktaki dağlar ve yakındaki evler birbirlerini tamamlar, güzel bir resim oluşturur.
-
他的书法和绘画相映成趣,令人赞叹不已。
tā de shūfǎ hé huìhuà xiāng yìng chéng qù, lìng rén zàntàn bù yǐ
Hat ve resim çalışmaları birbirini tamamlar, hayranlık uyandırır.