真情实意 samimiyet
Explanation
指真心实意,没有虚假。
Sahiden ve sahtekarlıktan uzak hislere işaret eder.
Origin Story
从前,在一个偏僻的小山村里,住着一对老夫妻,他们相濡以沫,携手走过了几十个春秋。老爷爷身体不好,老奶奶总是悉心照料,一日三餐,喂水喂药,从不抱怨,老爷爷也总是把最好的东西留给老奶奶。村里人常常看到他们相扶相携的身影,总是赞叹他们的真情实意。这真情实意,不只是简单的恩爱,而是融入到柴米油盐的日常,是患难与共的深厚感情,是彼此扶持、互相依靠的生命共同体。这份感情,历经岁月的洗礼,越来越深沉,也越来越浓烈。他们的故事,也成为了小山村里流传最广的佳话,感动着每一个人。
Bir zamanlar, ıssız bir dağ köyünde, on yıllarca birlikte yaşamış yaşlı bir çift vardı. Büyükbaba hasta idi ve büyükanne her zaman ona bakardı, günde üç öğün yemek verir, su ve ilaç verir, asla şikayet etmezdi. Büyükbaba da her zaman en iyi şeyleri büyükanne için saklardı. Köylüler onları sık sık birbirlerini desteklerken görürdü ve gerçek aşklarına hayran kalırlardı. Bu gerçek aşk sadece sevgi değildi, pirinç, yağ ve tuzun günlük yaşamına entegre olmuştu; bu, zorluklar karşısında derin bir sevgiydi, birbirlerini destekledikleri ve birbirlerine güvendikleri bir yaşam topluluğuydu. Zamanın yıpratıcı etkisi sonrasında bu duygu daha da derinleşti ve yoğunlaştı. Hikayeleri, dağ köyünde en yaygın şekilde anlatılan hikaye oldu ve herkesi etkiledi.
Usage
形容真挚诚恳的情感。
Samimi ve içten duyguları tanımlar.
Examples
-
他待人接物总是真情实意,所以朋友很多。
ta dairen jiewu zongshi zhenqingshiyi,suoyi pengyou henduo.
İnsanlara her zaman içten davranır, bu yüzden birçok arkadaşı vardır.
-
他对这份工作真情实意,付出了很多努力。
ta dui zhefen gongzuo zhenqingshiyi,fuchule henduo nuli.
Bu işe gerçekten bağlı ve çok çaba harcadı.