血肉相连 yakından ilişkili
Explanation
形容关系极其密切,不可分割。像血肉一样紧密相连。
Son derece yakın ve kopmaz bir ilişkiyi tanımlar. Kan ve et kadar sıkıca bağlı.
Origin Story
在一个偏远的山村里,住着一位年迈的母亲和她的两个儿子。大儿子从小体弱多病,母亲对他格外关照,寸步不离地照顾他。二儿子则性格开朗,勤劳肯干,是母亲的得力助手。然而,一场突如其来的山洪,冲毁了他们的家园,母亲和大儿子被困在坍塌的房屋里。二儿子不顾个人安危,奋不顾身地冲进洪水中,将母亲和大儿子救了出来。兄弟俩紧紧相拥,泪流满面。母亲看着他们,心中充满了欣慰,她知道,这两个儿子,血肉相连,无论遇到什么困难,都会互相扶持,共同克服。他们家的房屋重建后,虽然生活依然艰苦,但他们兄弟情深,血肉相连,始终相互扶持,共同面对生活的挑战,他们的故事在村里传为佳话,成为了人们心中美好的象征。
Uzak bir dağ köyünde yaşlı bir anne ve iki oğlu vardı. Büyük oğlu çocukluğundan beri güçsüz ve hastalıklıydı ve annesi ona çok dikkat ederek, hiç yanından ayrılmıyordu. Küçük oğlu ise neşeli, çalışkan ve annesinin becerikli yardımcısıydı. Ancak, ani bir sel baskını evlerini yıktı ve anne ile büyük oğlu yıkılan evde mahsur kaldı. Küçük oğlu, kendi güvenliğini hiçe sayarak, sel sularına atıldı ve annesiyle ağabeyini kurtardı. İki kardeş birbirlerine sıkıca sarıldı, gözlerinden yaşlar aktı. Anneleri onlara bakarak rahatladı. Biliyordu ki bu iki oğlu, kan ve et kadar birbirine bağlıydı, ne olursa olsun birbirlerini destekleyecek ve zorlukların üstesinden birlikte geleceklerdi. Evleri yeniden inşa edildikten sonra, hayat zorlu geçse de kardeşlik bağları, kan ve et kadar güçlüydü ve birbirlerini hep destekleyerek yaşamın zorluklarıyla birlikte başa çıktılar. Hikayeleri köyde bir efsane haline geldi, insanlar için güzel bir sembol oldu.
Usage
多用于形容亲人之间的关系,也可以形容民族、国家等之间的关系。
Çoğunlukla aile bireyleri arasındaki ilişkiyi tanımlamak için kullanılır, ancak ülkeler veya devletler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için de kullanılabilir.
Examples
-
他们姐弟俩血肉相连,感情深厚。
tāmen jiědì liǎng xuèròuxiānglián, gǎnqíng shēnhòu
Kardeşler, birbirlerine çok bağlılar.
-
患难见真情,他和战友血肉相连,生死与共。
huànnàn jiàn zhēnqíng, tā hé zhànyǒu xuèròuxiānglián, shēngsǐ yǔgòng
Sıkıntıda gerçek dostluk ortaya çıkar; o ve yoldaşları, canla başla birbirlerine bağlıydılar, hayatlarını ve ölümlerini paylaştılar