遥遥相对 uzakta ve birbirlerine bakarak
Explanation
指远远地互相对着。多形容两样事物的性质或形状相似,彼此相称。
Uzakta ve birbirine bakacak şekilde duran bir şeye işaret eder. Genellikle doğaları veya biçimleri birbirine uyan iki şeyin benzerliğini tanımlamak için kullanılır.
Origin Story
在古老的丝绸之路上,两座雄伟的城市遥遥相对,它们之间隔着茫茫沙漠和崇山峻岭。一座是繁华的敦煌,一座是神秘的楼兰。尽管地理位置相隔甚远,但它们都曾是丝绸之路上的重要枢纽,见证了东西方文化的交流与融合。敦煌的莫高窟壁画,和楼兰出土的精美文物,都以各自独特的方式,诉说着这段绵延千年的历史故事。它们遥遥相对,仿佛在无声地对话,共同守护着丝绸之路的古老传奇。
Eski İpek Yolu'nda, iki görkemli şehir birbirine karşı duruyordu, geniş çöller ve yükselen dağlar tarafından ayrılmıştı. Biri müreffeh Dunhuang, diğeri gizemli Loulan idi. Coğrafi olarak uzak olmalarına rağmen, her ikisi de İpek Yolu üzerinde önemli merkezlerdi, Doğu ve Batı kültürlerinin alışverişine ve kaynaşmasına tanık oldular. Dunhuang'daki Mogao Mağaraları'ndaki duvar resimleri ve Loulan'da bulunan ince işçilikle yapılmış eserler, her biri kendi özgün tarzıyla, bu bin yıllık tarihi öyküyü anlatıyor. Birbirlerine karşı duruyorlar, sanki sessiz bir konuşmada, birlikte İpek Yolu'nun eski efsanesini koruyorlar.
Usage
通常作谓语、定语、状语;形容事物之间远远相对或相似。
Genellikle yüklem, sıfat veya zarf olarak kullanılır; uzakta ve birbirine zıt veya benzer şeyleri tanımlar.
Examples
-
两座山峰遥遥相对,景色壮观。
liǎng zuò shānfēng yáoyáo xiāngduì, jǐngsè zhuàngguān.
İki dağ tepesi birbirine bakıyor, manzara muhteşem.
-
两军对峙,遥遥相对,剑拔弩张。
liǎngjūn duìzhì, yáoyáo xiāngduì, jiànbá nǔzhāng.
İki ordu birbirine bakıyor, savaşa hazır.