如痴如醉 tamamen kendinden geçmiş
Explanation
形容人沉浸于某种事物或活动中,无法自拔,形容神情专注,陶醉的样子。
Bir kişinin bir şeye veya bir aktiviteye o kadar kaptırıldığını, kendisini kurtaramadığını; yoğunlaşmış ve mest olmuş bir ifadeyi tanımlar.
Origin Story
从小热爱绘画的小雨,自从学习了国画之后,更是如痴如醉。她常常一坐就是几个小时,笔尖在宣纸上飞舞,全然忘记了时间。她笔下的花鸟鱼虫,栩栩如生,仿佛拥有了生命。她家中堆满了各种颜料、画笔和宣纸,到处都是她作画的痕迹。老师赞叹她的天赋,同学们都羡慕她的技艺。一次,小雨参加市里的绘画比赛,她以一幅名为《秋山红叶》的画作夺得了比赛一等奖。作品中,层峦叠嶂的秋山,被红叶装点得格外绚丽,让人仿佛置身于秋天的怀抱之中。小雨的成功,离不开她对绘画的如痴如醉的热爱,也离不开她日复一日的刻苦练习。
Çocukluğundan beri resim yapmayı seven Xiaoyu, geleneksel Çin resmini öğrenmeye başladıktan sonra tamamen ona kapıldı. Saatlerce oturur, fırçası pirinç kâğıdı üzerinde dans eder, zamanın akışını tamamen unuturdu. Çizdiği çiçekler, kuşlar, balıklar ve böcekler gerçekçi görünür, sanki canlıymış gibi. Evi boya, fırça ve pirinç kâğıdıyla doluydu, her yerde yaptığı resimlerin izleri vardı. Öğretmeni yeteneğini övdü, sınıf arkadaşları da becerisine hayran kaldı. Bir keresinde Xiaoyu şehir çapında bir resim yarışmasına katıldı ve "Sonbahar Dağlarının Kızıl Yaprakları" adlı resmiyle birincilik ödülünü kazandı. Resimde sonbahar dağlarının sıraları kızıl yapraklarla süslenmişti, izleyicileri sonbaharın kucağına alıyor gibiydi. Xiaoyu'nun başarısı, resme duyduğu tutku ve her gün yaptığı sıkı çalışmanın sonucuydu.
Usage
用于形容人专注而陶醉于某种事物或活动的状态。
Bir kişinin bir şeye veya bir aktiviteye odaklanmış ve kaptırılmış halini tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他听着音乐,如痴如醉地跳起了舞。
tā tīngzhe yīnyuè, rú chī rú zuì de tiào qǐle wǔ
Müziği dinleyerek, tamamen kendinden geçmiş bir şekilde dans etti.
-
她沉浸在书的世界里,如痴如醉。
tā chénjìn zài shū de shìjiè lǐ, rú chī rú zuì
Kitapların dünyasına tamamen dalmıştı