引人入胜 büyüleyici
Explanation
形容景物或文艺作品特别吸引人,使人深深地被吸引住,不能自拔。
Özellikle çekici ve büyüleyici manzaraları veya sanat eserlerini, insanları derinden çeken şeyleri tanımlar.
Origin Story
唐朝时期,长安城内有一位著名的画师,他画技精湛,每幅画作都栩栩如生,引人入胜。一日,一位富商慕名而来,欲请画师为其作画。画师欣然应允,他先与富商细细探讨,了解富商的喜好和想表达的情感,再构思画稿。几经修改,最终确定画稿,期间画师不断修改细节,使画面更生动,更引人入胜。富商对画作赞叹不已,并将其珍藏。后来,这幅画名扬天下,引来无数人前来观赏,流传至今。
Tang Hanedanlığı sırasında, Chang'an şehrinde her resmi canlı ve büyüleyici kılan olağanüstü yeteneğiyle ünlü bir ressam vardı. Bir gün, zengin bir tüccar ressamdan bir resim yapmasını istedi. Ressam memnuniyetle kabul etti ve tüccarla detaylı bir görüşmeden sonra, onun tercihlerini ve ifade etmek istediği duyguları anladı. Birkaç revizyondan sonra, son resim tamamlandı. Bu süreçte, sanatçı resmin canlılığını ve çekiciliğini artırmak için ayrıntıları geliştirdi. Tüccar eseri övdü ve dikkatlice sakladı. Daha sonra, resim tüm ülkede ün kazandı, sayısız izleyiciyi cezbetti ve günümüze kadar kutlanmaya devam etti.
Usage
多用于描写风景或文艺作品,形容其吸引人的程度。
Çoğunlukla manzaraları veya sanat eserlerini tanımlamak için kullanılır ve çekicilik derecelerini gösterir.
Examples
-
这部小说引人入胜,情节曲折,引人入胜。
zhè bù xiǎoshuō yǐn rén rù shèng, qíngjié qūzhé, yǐn rén rù shèng.
Bu roman çok büyüleyici, karmaşık bir konusu var.
-
这篇文章写得引人入胜,令人爱不释手。
zhè piān wénzhāng xiě de yǐn rén rù shèng, lìng rén ài bù shì shǒu.
Bu makale çok büyüleyici, bırakamıyorsunuz.