睡眼惺忪 uykulu gözler
Explanation
形容刚睡醒,眼睛朦胧的样子。
Yeni uyanmış ve gözleri hala uykulu olan birini tanımlar.
Origin Story
话说唐朝时期,有一位年轻的书生名叫李白,他从小就酷爱读书,常常废寝忘食。一日,李白为了赶写一篇重要的文章,通宵达旦地伏案苦读,直到天亮才疲惫地睡去。当太阳高照时,他的母亲前来叫他起床吃饭,可李白却睡眼惺忪,迷迷糊糊地应着母亲,一副刚睡醒的模样。母亲见他如此疲惫,便心疼地说:“孩子,你太辛苦了,要多注意休息啊!”李白揉了揉睡眼惺忪的眼睛,勉强地笑了笑,继续投入到他的学习中。他那睡眼惺忪的样子,也成为了他勤奋学习的一个见证。
Tang Hanedanlığı döneminde, çocukluğundan beri okumayı çok seven ve sık sık yemek ve uykuyu ihmal ederek okumaya devam eden Li Bai adında genç bir bilgin yaşadığı söylenir. Bir gün Li Bai, önemli bir deneme yazmak için gece boyunca uyanık kaldı ve ancak şafak vakti uyuyabildi. Güneş yükseldiğinde annesi onu kahvaltı için uyandırmaya geldi, ancak Li Bai'nin gözleri hala uykusuzdu ve sanki yeni uyanmış gibi annesine belirsiz bir şekilde cevap verdi. Annesi onun ne kadar yorgun olduğunu görünce şefkatle, "Oğlum, çok fazla çalışıyorsun, daha çok dinlenmelisin!" dedi. Li Bai uykusuz gözlerini ovuşturdu, zoraki bir şekilde gülümsedi ve hemen çalışmalarına geri döndü. Uykusuz görünümü, çalışkanlığının bir kanıtı oldu.
Usage
用于描写人刚睡醒的状态。
Yeni uyanmış birinin durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
清晨,他睡眼惺忪地起床。
qingchen, ta shuiyan xingsong di qichuang.
Sabah, uykusu ağır gözlerle uyandı.
-
她揉了揉睡眼惺忪的眼睛,开始了一天的工作。
ta rou le rou shuiyan xingsong de yanjing, kaishi le yitian de gongzuo
Uykusu sersem gözlerini ovuşturdu ve günün işine başladı.