自言自语 kendi kendine mırıldanmak
Explanation
自己一个人低声说话,通常是由于思考、焦虑、兴奋或其他情绪而引起的。
Genellikle düşünme, kaygı, heyecan veya diğer duygular nedeniyle kendi kendine fısıltıyla konuşma.
Origin Story
老张最近工作压力很大,每天下班后都独自一人坐在阳台上,自言自语地说着工作上的烦恼。他时而抱怨项目进度太慢,时而担心客户的反馈不好,时而又憧憬着完成项目后的轻松自在。有时候,他甚至会对着月亮自言自语,仿佛月亮是一位知心的朋友,能够倾听他的心声。有一天晚上,他对着月亮自言自语,说出了自己想辞职的想法。月光如水般温柔,仿佛在默默地回应着他。那一刻,他感到无比的轻松,仿佛卸下了一身重担。第二天早上,老张去公司办理了辞职手续,开始了他新的生活。
Son zamanlarda Lao Zhang çok fazla iş baskısı altındaydı. Her gün işten sonra, balkonda yalnız başına oturup işteki sorunları kendi kendine mırıldanıyordu. Bazen projenin yavaş ilerlemesinden şikayet ediyordu, bazen müşterinin olumsuz geri bildirimlerinden endişeleniyor, bazen de projenin tamamlanmasının ardından gelecek rahatlığı ve özgürlüğü özlüyordu. Bazen aya da mırıldanıyordu, sanki ay çok yakın bir arkadaşmış gibi derdini anlatıyordu. Bir gece, aya mırıldanarak işinden ayrılma niyetini anlattı. Ay ışığı su gibi yumuşaktı, sanki ona sessizce cevap veriyormuş gibi. O anda inanılmaz derecede rahatlamıştı, sanki ağır bir yükten kurtulmuştu. Ertesi sabah Lao Zhang şirkete giderek istifa işlemlerini tamamladı ve yeni hayatına başladı.
Usage
用于描写一个人独自低声说话的情况,常用于描写人物的心理活动或情绪状态。
Birinin kendi kendine fısıltıyla konuştuğu durumu tanımlamak için kullanılır, genellikle bir kişinin zihinsel aktivitelerini veya duygusal durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他一个人在房间里自言自语,好像在和谁说话。
tā yīgèrén zài fángjiān lǐ zì yán zì yǔ, hǎoxiàng zài hé shuí shuōhuà。
Odada tek başına mırıldanıyordu, sanki biriyle konuşuyormuş gibi.
-
她自言自语地念叨着,脸上露出了幸福的笑容。
tā zì yán zì yǔ de niàndaozhe, liǎnshang lù chūle xìngfú de xiàoróng。
Kendi kendine mırıldanıyordu, yüzünde mutlu bir ifade vardı.
-
考试前,他紧张地自言自语,希望能取得好成绩。
kǎoshì qián, tā jǐnzhāng de zì yán zì yǔ, xīwàng néng qǔdé hǎo chéngjī。
Sınavdan önce, iyi bir not almak umuduyla gergin bir şekilde kendi kendine mırıldanıyordu.