不见天日 bù jiàn tiān rì güneş görmemek

Explanation

比喻长期处于黑暗、压抑的环境中,看不到希望和光明。

Uzun süre karanlık ve baskıcı bir ortamda bulunmayı, umut ve ışığı görmeyi başaramayı anlatan bir metafordur.

Origin Story

在一个偏远的小山村里,住着一户人家,他们世世代代生活在这里,因为山高林密,终日不见阳光,生活过得十分艰难。村民们日出而作,日落而息,他们的生活简单而重复,每天都在重复着同样的劳作,他们的脸上没有笑容,只有无尽的疲惫。孩子们很少有机会走出大山,他们从未见过外面的世界,对外面的世界充满了好奇和向往。 有一天,一个年轻的村民决定离开小山村,去外面的世界闯荡。他背着简单的行囊,告别了家人和朋友,踏上了旅程。一路上,他经历了许多磨难,也看到了许多美好的事物。他看到了高耸入云的山峰,看到了波澜壮阔的大海,看到了繁华热闹的城市。他感受到外面的世界充满了活力和希望,与他从小生活的小山村截然不同。 当他回到小山村的时候,他已经成长为一个成熟稳重的人。他把在外面看到的精彩世界讲给村民们听,鼓励他们走出大山,去看看外面的世界。村民们听了他的话,都受到了很大的鼓舞,他们开始积极地改变自己的生活,他们学习新的知识和技能,他们开始尝试不同的生活方式,他们的生活发生了翻天覆地的变化。小山村也因此焕发出勃勃生机,村民们不再过着不见天日的生活,他们迎来了光明和希望。

zài yīgè piānyuǎn de xiǎoshān cūn lǐ, zhùzhe yī hù rénjiā, tāmen shìshìdài dài shēnghuó zài zhèlǐ, yīnwèi shān gāo lín mì, zhōngrì bù jiàn yángguāng, shēnghuó guòde shífēn jiānnán

Uzak bir dağ köyünde, nesillerdir orada yaşayan bir aile yaşıyordu. Dağlar yüksek ve ormanlar çok sık olduğundan, gün boyunca hiç güneş görmezlerdi ve hayatları çok zordu. Köylüler güneş doğduğundan battığına kadar çalışırlardı, yaşamları basit ve tekrarlayıcıydı ve her gün aynı işi yaparlardı. Yüzlerinde gülümseme yoktu, sadece bitmeyen bir yorgunluk vardı. Çocukların dağlardan çıkma fırsatı çok azdı, dış dünyayı hiç görmemişlerdi ve dış dünyaya karşı büyük bir merak ve özlem duyarlardı. Bir gün, genç bir köylü dağ köyünden ayrılıp dış dünyayı keşfetmeye karar verdi. Basit bir sırt çantası ile ailesine ve arkadaşlarına veda edip yolculuğuna başladı. Yol boyunca birçok zorlukla karşılaştı ama aynı zamanda birçok güzel şey de gördü. Gökyüzüne uzanan dağları, engin okyanusu ve kalabalık şehirleri gördü. Dış dünyanın canlılık ve umutla dolu olduğunu, büyüdüğü küçük dağ köyünden tamamen farklı olduğunu hissetti. Dağ köyüne döndüğünde, olgun ve sakin bir adam olmuştu. Dışarıda gördüğü harika dünyayı köylülere anlattı ve onları dağlardan çıkıp dış dünyayı görmeye teşvik etti. Köylüler onun sözlerini duyduklarında çok cesaretlendiler ve yaşamlarını aktif olarak değiştirmeye başladılar. Yeni bilgiler ve beceriler öğrendiler ve farklı yaşam tarzlarını denemeye başladılar. Hayatları kökten değişti. Dağ köyü de canlandı ve köylüler artık güneş görmeden yaşamıyorlardı, ışığı ve umudu kucakladılar.

Usage

用于形容长期处于黑暗、压抑的环境,看不到希望和光明。

yòng yú xiáoshù chángqí chǔyú hēi'àn, yāyì de huánjìng, kàn bù dào xīwàng hé guāngmíng

Uzun süre karanlık ve baskıcı bir ortamda bulunmayı, umut ve ışığı görmeyi başaramayı anlatmak için kullanılır.

Examples

  • 他长期生活在深山老林里,几乎不见天日。

    tā chángqī shēnghuó zài shēnshān lǎolín lǐ, jīhū bù jiàn tiānrì

    Uzun yıllar boyunca, neredeyse hiç güneş görmeden derin bir ormanda yaşadı.

  • 在那个黑暗的年代,许多人过着不见天日的生活。

    zài nàge hēi'àn de niándài, xǔduō rén guòzhe bù jiàn tiānrì de shēnghuó

    O karanlık çağda, birçok insan güneş görmeden yaşamıştı