爱不释手 çok sevmek
Explanation
形容非常喜爱某种东西,舍不得放下。
bir şeye çok aşık olmayı ve ondan vazgeçemeyi tanımlar.
Origin Story
小玲得到了一只精致的布娃娃,做工精细,颜色鲜艳,让她爱不释手。她每天晚上都抱着它睡觉,走到哪里都带着它,就连吃饭的时候也不肯放下。有一次,幼儿园组织春游,老师要求孩子们把玩具放在家里,可是小玲怎么也不肯,哭着闹着要带她的布娃娃一起去。最后,老师答应她可以把布娃娃放在她的书包里,小玲才破涕为笑,开开心心地跟着大家一起去春游了。春游结束后,小玲的布娃娃也沾满了泥土,但是小玲一点也不介意,依旧爱不释手。
Bir gün küçük bir kız çok güzel bir bebeğe kavuştu ve onu çok sevdi. Her gece onunla uyudu, her yere götürdü ve yemek yerken bile bırakmadı. Bir gün okul çocukları için bir gezi düzenledi ve öğretmen çocuklardan oyuncaklarını evde bırakmalarını istedi. Ama kız reddetti ve bebeğini götürmekte ısrar etti. Sonunda öğretmen, bebeği çantasına koymasına izin verdi ve o da diğerleriyle birlikte neşeyle gitti. Geziden sonra kızın bebeği kirlendi ama kız umursamadı, onu yine de çok seviyordu.
Usage
用于形容对某件东西或某个人非常喜欢,爱不释手。常用于口语中。
bir şeye veya birine çok aşık olmayı ve ondan ayrılamamayı ifade etmek için kullanılır. Genellikle konuşma dilinde kullanılır.
Examples
-
她对那只小猫爱不释手。
tā duì nà zhī xiǎo māo ài bù shì shǒu
O kedicik o çok sevdi.
-
他爱不释手的那本小说,读了好几遍了。
tā ài bù shì shǒu de nà běn xiǎoshuō, dú le hǎo jǐ biàn le
En sevdiği romanı defalarca okudu.
-
这件古董,他爱不释手,舍不得卖。
zhè jiàn gǔdǒng, tā ài bù shì shǒu, shě bu de mài
O antika mobilyayı çok sevdi ve satmak istemedi