怒气冲天 Öfke
Explanation
形容愤怒到了极点,怒气像冲上天空一样。
En yüksek öfke derecesini tanımlar, göğe kadar yükselen bir öfke.
Origin Story
话说唐朝时期,一位名叫李白的诗仙,一日在长安酒楼饮酒作诗,突然听到有人在议论他的诗词,说他的诗词晦涩难懂,毫无文采可言。李白顿时怒气冲天,放下酒杯,挥笔写下一首诗,气势磅礴,字字珠玑,将那些人的言论斥责得体无完肤。这首诗一出,立即轰动长安城,那些议论他的人无地自容,从此不敢再妄加评论。
Söylendiğine göre Tang Hanedanlığı döneminde, “Şiir Tanrısı” olarak bilinen Li Bai adlı bir şair, bir gün Çangan’daki bir meyhanesinde içki içip şiir yazarken, birdenbire şiirlerini tartışan birkaç kişi duydu; şiirlerinin anlaşılmaz ve edebi değeri olmadığını söylediler. Li Bai anında öfkelendi, şarap kadehini bırakıp çok güçlü bir şiir yazdı; sözcükleri inciler gibiydi, bu kişilerin yorumlarını tamamen çürüttü. Bu şiir yayımlanır yayımlanmaz Çangan’da büyük bir etki yarattı ve şiirini tartışanlar utandılar ve bir daha şiirlerini eleştirmeye cesaret edemediler.
Usage
作谓语、定语、状语;多用于书面语
Yüklem, sıfat, zarf; çoğunlukla yazılı dilde kullanılır
Examples
-
他听了这个消息,怒气冲天,脸色都变了。
tā tīng le zhège xiāoxi, nù qì chōng tiān, liǎnsè dōu biàn le
Bu haberi duyunca öfkeden kudurdu, yüzü değişti.
-
面对如此不公正的待遇,他怒气冲天,愤愤不平。
miàn duì rú cǐ bù gōngzhèng de dàiyù, tā nù qì chōng tiān, fènfèn bù píng
Böylesine haksız bir muameleyle karşılaşınca öfkeden deliye döndü ve çok kızdı.
-
他怒气冲天,一拳打在了桌子上。
tā nù qì chōng tiān, yī quán dǎ le zài zhuōzi shàng
Öfkeden kudurmuştu ve masaya yumruk attı.