惊魂不定 korkmuş
Explanation
指受到惊吓后,心情尚未平静,仍然感到害怕不安。
Korkudan sonra, sakinleşmemiş ve hala korkmuş ve huzursuz bir ruh halini ifade eder.
Origin Story
话说唐朝时期,一位年轻的书生张文远,为了赶考,夜里赶路。路过一片荒郊野外,突然狂风大作,飞沙走石,张文远被吓了一大跳,紧接着听到一阵阵凄厉的鬼叫声,他吓得魂飞魄散,跌倒在地,半天爬不起来。等到风停了,鬼叫声也消失了,张文远惊魂不定,好半天缓过神来,摸着胸口,这才发现自己竟然毫发无损。他心想,看来这只是虚惊一场,但惊吓带来的恐惧却久久无法平静,他仍惊魂不定,直到第二天早晨,才强打精神继续赶路。
Rivayete göre Tang Hanedanlığı döneminde, Zhang Wenyuan adında genç bir bilgin gece sınavına yetişmek için yola koyulmuştu. Terk edilmiş bir tarladan geçerken, aniden şiddetli bir rüzgar çıktı, kum ve taşlar her yere savruluyordu. Zhang Wenyuan çok korktu. Bunun hemen ardından, bir dizi korkunç çığlık duydu. Öyle korktu ki canı çıktı, yere düştü ve uzun süre kalamadı. Rüzgar dindiğinde ve çığlıklar kesildiğinde, Zhang Wenyuan hala şoktaydı ve kendine gelmesi uzun sürdü. Göğsüne elini koydu ve sağlam olduğunu fark etti.
Usage
用于描写人受到惊吓后,内心恐惧不安的状态。
Korkudan sonra hissedilen korku ve endişe durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
经历了那场车祸,他依然惊魂不定。
jīng lí le nà chǎng chē huò, tā yīrán jīng hún bù dìng
O araba kazasından sonra hala korkuyordu.
-
突如其来的噩耗,使她惊魂不定,整夜难以入眠。
tū rú ér lái de è háo, shǐ tā jīng hún bù dìng, zhěng yè nán yǐ rù mián
Ani birdenbire gelen kötü haber onu çok korkuttu ve bütün gece uyuyamadı.
-
听到枪声,大家惊魂不定,四处躲藏。
tīng dào qiāng shēng, dà jiā jīng hún bù dìng, sì chù duǒ cáng
Silahların ateşlendiğini duyunca herkes korkudan kaçıştı ve her yere saklandı