没精打采 Keyifsiz
Explanation
形容精神不振,提不起劲头。
Birinin zihinsel ve fiziksel olarak zayıf ve enerjisiz olduğunu tanımlar.
Origin Story
小明最近压力很大,每天都要忙着学习、工作和家庭琐事。今天他终于放下了所有事情,准备好好休息一下。他躺在床上,闭上眼睛,却怎么也睡不着。脑海中不停地回放着各种各样的烦恼,他翻来覆去,越想越心烦。他叹了一口气,起身走到窗边,看着窗外的夜色,觉得一切都那么无望。他开始变得没精打采,对任何事情都提不起兴趣,甚至连吃饭都变得索然无味。他不知道自己该怎么办,只能任由自己陷入这种消极的情绪中。
Peter son zamanlarda büyük bir baskı altındaydı, her gün ders çalışmak, iş ve ev işleriyle meşguldü. Bugün sonunda her şeyi bir kenara bıraktı ve iyi bir dinlenmek istedi. Yatağa uzandı, gözlerini kapattı ama uyuyamıyordu. Aklında türlü endişeler dönüyordu, dönüp duruyordu, ne kadar düşünürse o kadar sinirleniyordu. İç çekti, kalktı ve pencereye gitti, dışarıdaki geceye baktı ve her şeyin umutsuz olduğunu gördü. Gittikçe daha da keyifsizleşiyordu, her şeye olan ilgisi azalıyordu, hatta yemek bile onun için tatsız hale gelmişti. Ne yapacağını bilmiyordu, sadece bu olumsuz ruh halinde kalmaya devam edebiliyordu.
Usage
用于形容人精神不振,提不起劲头。
Birinin keyifsiz ve enerjisiz olduğunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他考试没考好,整天都无精打采的。
tā kǎo shì méi kǎo hǎo, zhěng tiān dōu wú jīng dǎ cǎi de.
Sınavda iyi bir sonuç alamadı ve tüm gün keyifsizdi.
-
他今天有点儿没精打采,怎么了?
tā jīn tiān yǒu diǎn er méi jīng dǎ cǎi, zěn me le?
Bugün biraz keyifsiz görünüyor. N'oldu?