局促不安 huzursuzluk
Explanation
形容举止拘束,心中不安。
Kısıtlanmış ve huzursuz hisseden birini tanımlar.
Origin Story
话说唐朝时期,有个秀才叫李白,他从小就胸怀大志,一心想要考取功名,光宗耀祖。有一天,他听说京城要举行科举考试,便兴冲冲地赶往京城,准备大展身手。然而,到了京城,李白却发现自己准备得不够充分,心里忐忑不安,局促不安。他从未见过如此盛大的场面,周围的人们衣着光鲜,谈吐不凡,更让他自觉渺小,无所适从。考试当天,李白更是紧张万分,手中的笔都握不住了,脑袋里一片空白,答题时更是结结巴巴,难以流畅表达自己的想法,最终落榜而归。这次科考的失败,让李白明白,仅仅有满腔热情是不够的,还需要充分的准备和沉稳的心态才能应对挑战。
Söylendiğine göre Tang Hanedanlığı döneminde, küçük yaştan beri büyük ideallere sahip olan ve imparatorluk sınavlarını geçip atalarına şan kazandırmaya kararlı olan Li Bai adında bir bilgin vardı. Bir gün, başkentte imparatorluk sınavının yapılacağını duydu ve becerilerini sergilemeye hazır olarak heyecanla başkente gitti. Ancak başkente vardığında Li Bai, yeterince hazır olmadığını fark etti ve kaygılı ve huzursuz hissetti. Hiç böyle görkemli bir tören görmemişti; etrafındakiler şık giyinmiş ve zarif bir şekilde konuşuyorlardı ve bu da kendini daha küçük ve kaybolmuş hissetmesine neden oldu. Sınav günü Li Bai son derece gergindi; kalemini zar zor tutabiliyordu ve aklı boştu. Soruları cevaplarken kekeleyerek düşüncelerini akıcı bir şekilde ifade edemedi ve sonunda sınavda başarısız olup eve döndü. Bu imparatorluk sınavı başarısızlığı Li Bai'ye sadece heyecan yeterli olmadığını; zorluklarla başa çıkmak için kapsamlı bir hazırlık ve sakin bir tavrın da gerekli olduğunu öğretti.
Usage
作谓语、宾语、定语、状语;形容举止拘束,心中不安。
Yüklem, nesne, sıfat, zarf olarak; kısıtlanmış ve huzursuz hisseden birini tanımlar.
Examples
-
他站在台上,局促不安地搓着手。
tā zhàn zài tái shàng, júcù bù ān de cuō zhe shǒu.
Sahnede duruyordu, ellerini huzursuz bir şekilde ovuşturuyordu.
-
面对陌生人,她显得局促不安。
miàn duì mòshēng rén, tā xiǎn de júcù bù ān.
Yabancılara karşı huzursuz ve kısıtlanmış görünüyordu.
-
考试前,他局促不安地翻阅着书本。
kǎoshì qián, tā júcù bù ān de fānyuè zhe shūběn。
Sınavdan önce, huzursuz bir şekilde kitaplarını karıştırıyordu.