心慌意乱 telaşlı
Explanation
形容心里慌张,没了主意。
Panik ve karışıklık duygusunu tanımlar.
Origin Story
小明参加了重要的演讲比赛,临上台前,他开始心慌意乱。脑海中闪过无数个可能出错的场景:忘记台词,声音颤抖,甚至摔倒。他深吸一口气,努力让自己平静下来。他想起老师教他的方法:专注于演讲内容,想象台下坐着的是一群熟悉的朋友。他闭上眼睛,默默地重复着演讲稿,直到紧张的情绪逐渐消退。最终,他出色地完成了演讲,获得了评委们的一致好评。
Xiaoming önemli bir konuşma yarışmasına katıldı. Sahneye çıkmadan önce heyecanlanmaya başladı. Aklında birçok şeyin yanlış gidebileceği senaryolar canlandı: metni unutmak, sesi titremek veya hatta düşmek. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Öğretmenin öğrettiği yöntemi hatırladı: konuşmanın içeriğine odaklanmak ve izleyicileri tanıdık arkadaşlar olarak hayal etmek. Gözlerini kapatıp konuşmayı sessizce tekrarladı, ta ki heyecanı yatışana kadar. Sonunda konuşmayı başarıyla tamamladı ve jüriden tam not aldı.
Usage
常用作谓语、状语,形容人因慌张而不知所措的状态。
Sıklıkla yüklemi veya zarf görevinde kullanılır ve paniğe bağlı çaresizliği ifade eder.
Examples
-
听到这个坏消息,他心慌意乱,不知所措。
tīng dào zhège huài xiāoxi, tā xīn huāng yì luàn, bù zhī suǒ cuò
Bu kötü haberi duyunca, çok telaşa kapılıp ne yapacağını şaşırdı.
-
考试临近,她心慌意乱,无法集中精力复习。
kǎoshì lín jìn, tā xīn huāng yì luàn, wúfǎ jízhōng jīlíng fùxí
Sınav yaklaştıkça, çok heyecanlandı ve ders çalışmaya konsantre olamadı.
-
面对突如其来的变故,他心慌意乱,手足无措。
miànduì tū rú qí lái de biàngù, tā xīn huāng yì luàn, shǒu zú wú cuò
Ani bir değişiklikle karşılaşınca, çok telaşa kapılıp çaresiz kaldı.