张口结舌 afal
Explanation
形容因紧张、害怕或理屈词穷而说不出话来的样子。
Sinirlilik, korku veya kelime yetersizliği nedeniyle konuşamama durumunu tanımlar.
Origin Story
话说很久以前,在一个偏僻的小村庄里,住着一位名叫阿福的年轻人。阿福为人老实善良,却有些胆小怕事。一天,村里来了位县令大人巡视,阿福因为紧张,张口结舌,一句话也说不出来,只得尴尬地站在那里,任由县令大人打量。县令大人见状,哈哈大笑,并没有责怪阿福,反而称赞他老实本分。从此以后,阿福虽然还是有些胆小,但遇到事情也能尽量克服紧张情绪,勇敢地表达自己的想法。
Çok uzun zaman önce, ıssız bir köyde A Fu adında genç bir adam yaşıyordu. A Fu dürüst ve nazikti, ama aynı zamanda biraz utangaçtı. Bir gün, ilçe yargıcı köyü denetlemeye geldi. A Fu o kadar gergindi ki, afalladı ve tek kelime edemedi. Sadece orada mahcup bir şekilde durdu, yargıcın onu incelemesine izin verdi. Bunu görünce, yargıç kahkaha attı ve A Fu'yu azarlamaya kalkışmadı. Bunun yerine, dürüstlüğü ve alçakgönüllülüğü için onu övdü. O zamandan beri, A Fu hala biraz utangaç olsa da, gerginliğini aşmaya ve düşüncelerini cesurca ifade etmeye çalıştı.
Usage
用于形容因紧张、害怕或理屈词穷而说不出话来的状态。
Sinirlilik, korku veya kelime yetersizliği nedeniyle konuşamama durumunu tanımlamak için kullanılır.
Examples
-
他被突如其来的问题问得张口结舌,半天说不出话来。
tā bèi tū rú qí lái de wèntí wèn de zhāng kǒu jié shé, bàn tiān shuō bù chū huà lái。
Aniden sorulan soru karşısında afalladı ve bir süre konuşamadı.
-
面对法官的质问,罪犯张口结舌,不敢作答。
miàn duì fǎguān de zhìwèn, zuìfàn zhāng kǒu jié shé, bù gǎn zuò dá。
Hâkimin soruları karşısında suçlu afalladı ve cevap vermeye cesaret edemedi.
-
演讲比赛时,他过于紧张,竟张口结舌,忘词了。
yǎnjiǎng bǐsài shí, tā guò yú jǐnzhāng, jìng zhāng kǒu jié shé, wàng cí le。
Konuşma yarışmasında çok gergindi, afallayarak konuşmasını unuttu..