落荒而逃 Panik içinde kaçmak
Explanation
形容吃了败仗慌张逃跑。
Birinin yenilgiden sonra panik içinde kaçışını tanımlar.
Origin Story
话说,三国时期,刘备率领的蜀汉军队与曹操率领的魏国军队在赤壁展开了一场激烈的战斗。当时,曹操率领的魏军势如破竹,一度将蜀军逼得节节败退。刘备眼看局势不妙,命令军队撤退。然而,魏军的追兵紧追不舍,蜀军士气低落,士兵们纷纷丢盔弃甲,落荒而逃。刘备也只得骑着马,在乱军之中艰难地突围。这场赤壁之战,最终以曹操惨败而告终。蜀军士兵纷纷逃离战场,有的丢弃了兵器,有的丢弃了盔甲,有的甚至连衣服都来不及穿,就慌慌张张地逃跑了。整个战场一片混乱,到处都是逃跑的士兵,场面十分惨烈。这场战斗最终以蜀军的胜利而告终,但蜀军士兵的落荒而逃,也让人们看到了战争的残酷和无情。
Üç Krallık döneminde, Liu Bei liderliğindeki Shu Han ordusunun Cao Cao liderliğindeki Wei ordusuyla Chibi'de şiddetli bir savaş yaptığı söyleniyor. O dönemde, Cao Cao liderliğindeki Wei ordusu durdurulamazdı ve bir süre Shu ordusunu adım adım geriye itmişti. Liu Bei durumun kötüleştiğini gördü ve askerlerine geri çekilme emri verdi. Ancak, Wei takipçileri pes etmedi ve Shu ordusunun morali düşüktü, askerler miğferlerini ve zırhlarını attılar ve vahşi doğaya kaçtılar. Liu Bei, atını binmek zorunda kaldı ve ordunun kaosu içinde kaçmak için yolunu açmak zorunda kaldı. Bu Chibi Savaşı sonunda Cao Cao için yıkıcı bir yenilgiyle sonuçlandı. Shu ordusunun askerleri savaş alanından kaçtılar, bazıları silahlarını, bazıları zırhlarını attı ve bazıları bile panik içinde kaçmadan önce giyinmeye bile vakit bulamadı. Tüm savaş alanı düzensizdi, her yerde kaçan askerler vardı, sahne çok acımasızdı. Bu savaş sonunda Shu ordusunun zaferiyle sonuçlandı, ancak Shu askerlerinin vahşi doğaya kaçması, savaşın acımasızlığını ve acımasızlığını da gösteriyor.
Usage
形容一个人在遭受失败或遇到危险时,慌张地逃跑。
Korkudan veya tehlikeden kaçan birini tanımlar.
Examples
-
敌军来势汹汹,我方士兵只得落荒而逃。
dí jūn lái shì xiōng xiōng, wǒ fāng bīng shì zhǐ děi luò huāng ér táo.
Düşman birlikleri çok hızlı geliyordu, askerlerimiz kaçtı.
-
面对突如其来的变故,他慌慌张张地落荒而逃。
miàn duì tú rú lái de biàn gù, tā huāng huāng zhāng zhāng de luò huāng ér táo.
Ani bir değişiklikle karşılaştığında, korkudan kaçtı.
-
比赛失利后,他落荒而逃,不愿面对失败的现实。
bǐ sài shī lì hòu, tā luò huāng ér táo, bù yuàn miàn duì shī bài de xiàn shí.
Yarışmayı kaybettikten sonra, başarısızlık gerçekliğiyle yüzleşmek istemediği için utançtan kaçtı.
-
看到老板生气了,几个员工落荒而逃。
kàn dào lǎo bǎn shēng qì le, jǐ gè yuán gōng luò huāng ér táo.
Patronun kızgın olduğunu görünce, birkaç çalışan kaçtı.
-
在一次学术辩论中,他的观点遭到质疑,他落荒而逃,不再参与讨论。
zài yī cì xué shù biàn lùn zhōng, tā de guān diǎn zāo dào zhí yí, tā luò huāng ér táo, bù zài cān yù tǎo lùn.
Akademik bir tartışmada, görüşleri sorgulandı, kaçtı ve tartışmaya katılmayı bıraktı.